Her sezona; Türk futboluna büyük hizmeti dokunmuş efsanevi kişilerin adının verilmesi, enfes bir uygulama... Bu sezonun Turgay Şeren adını taşıması da, zamanlama açısından iyi geldi. Berlin Panteri’nin vefatından hemen sonra alınan karar, kaybından dolayı yoğunlaşan acılara ciddi bir teselli de oldu. Federasyon doğrusunu, güzelini, gerekeni yaptı.
Ama F.Bahçe’nin, sanki bir alınganlıkla ve alel-acele gelecek sezon için Lefter’in adını önermesi, pek şık kaçmadı. İsteğinde yüzde yüz haklıydı, ama zamanlaması kötüydü... Sanki, Turgay Şeren’in G.Saraylılığı’na yönelik bir misilleme çabası olarak algılandı.
Bu işi bir yarış, rekabet, üstünlük duygusu içine sokmamak gerek... Lefter Küçükandonyadis, artık sadece F.Bahçeliler’in değil; tüm futbolseverlerin sevgi, saygı duyduğu ortak değeridir. Gelecek sezonun onun adını taşıması, doğru bir istektir. Uygulanması gerekir... Zaten federasyon da gereğini yerine getirir ama; keşke birine alternatif olsun diye ve kıskançlık duygusuyla önerilmeseydi.
***
Ayrıca... Sezona bir ad konulurken, önerilen kişinin illa da ölmüş olması şart mıdır? Yaşayan bir futbol değerine; henüz hayattayken, ona verdiğimiz değeri bu yolla göstermenin nesi yanlış olur? Mesela Şenes Erzik Sezonu... Mesela Can Bartu Sezonu... Mesela Ziya Şengül Sezonu... Mesela Alp Yalman Sezonu... Belki Sadri Şener sezonu... Ne bileyim; (Hâlâ aktif olmalarına rağmen) Fatih Terim ve Mustafa Denizli sezonları da ihtimal dahilinde... Hatta bizim meslekten Hıncal Uluç ve Attila Gökçe’nin adlarını bile önerebilirim. 50 yıldır futbola şerefiyle ve başarıyla hizmet veriyorlar. Haklarıdır.
Kısacası... Her kesimden ve her taraftar grubundan saygı gören, “Türkiye’nin değeri” noktasına gelmiş kişiler; henüz yaşarken listeye alınmalı ve sırayla onurlandırılmalıdır. Beşi eskilerden, biri yaşayanlardan olursa bile razıyım. Yeter ki, imam musalla taşında “Nasıl bilirsiniz?” diye sormadan önce; iyi bildiğimizi, bu yolla yüzlerine söyleyebilme şansımız olsun.