Sınırlarımızın güneyinde, Suriye konusunda, Türkiye’nin ulusal güvenliğini yakından ilgilendiren ve birbiriyle paralel yürüyen iki süreç var.
Birincisi terör örgütü PKK’nın Münbiç’ten çıkarak Fırat’ın doğusuna çekilmesi konusu. Bu süreç Afrin operasyonunda elde edilen başarının ardından ABD’nin müzakere masasına oturmak zorunda kalmasıyla başlamıştı. Uzlaşma iki ülke dışişleri bakanlıkları arasında sağlandı, sonuncusu Pazartesi günü yapılan Erdoğan-Trump görüşmelerinde de teyit edildi.
Çıkarılan takvimde PKK’nın Temmuz ayı başında silahlarını bırakarak Münbiç’i terk etmeye başlaması öngörülüyordu. Bu sürecin de 30 gün sürmesi planlanmıştı. Terör örgütü yayın organları PKK’nın Münbiç’ten çekildiğini ileri sürse de resmi kaynaklar bunu doğrulamıyor. TSK unsurları da henüz Münbiç sınırları içlerine girmiş değil.
Terör örgütünün Münbiç’ten çekilmeye henüz başlamamış olmasının sebebi PKK’nın boşalttığı alanlarda güvenliği kimin sağlayacağı konusunda müzakerelerin sürmesi. ABD “YPG buradan çekildiğinde yerine kimi koyacağız, bize isim verin” diyor. Ankara’nın verdiği isimler üzerinde görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerde ABD tarafı da bazı isimler veriyor ancak Ankara geçmişi şüpheli kişilerin Münbiç’te görev almasını istemiyor. Özetle yol haritasının sahada karşılık bulması biraz zaman alıyor.
Bu sarkmada terör örgütü PKK ile işbirliği yapmış, bu işbirliğinin devam etmesi gerektiğini savunan CENTCOM içindeki kliğin de payı olduğunu vurgulayalım.
Diğer konu Trump ile Putin’in Pazartesi günü Helsinki’de gerçekleştirdiği kritik görüşme. İki saat süren görüşmede önplana çıkarılan konu Rusya’nın ABD’deki seçimlere müdahalesi olsa da liderler satır aralarında önemli mesajlar verdi. Baş başa görüşmede Trump’ın Suriye’den çekilme planının da gündeme geldiği değerlendiriliyor. İki liderin Suriye’nin geleceğine ilişkin anlaşma sağladığı belirtiliyor.
Bu anlaşmanın çerçevesi Trump’ın açıklamalarında gizli. Trump’ın “Ortadoğu’daki agresif tavırların durulması konusunda mutabakata varmak üzereyiz diyebilirim” şeklindeki mesajının altını çizmek gerekiyor. Bu ABD’nin İsrail’in güvenliğini sağlama ve İran’ın etkisini zayıflatma planının bir yansıması olarak görünüyor.
Ankara, ABD-Rusya görüşmelerini yakından izliyor. Sonuçları Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğinden Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump-Putin görüşmesi öncesi iki liderle de telefonda konuştu. Putin’e İdlib, Trump’a Münbiç hassasiyetleri aktarıldı. Türkiye’nin Şam tehdidi altındaki İdlib’de huzuru koruma, Münbiç’teki terör varlığına son verme kararlılığı bir kez daha hatırlatıldı.
Küresel aktörler bölgeyle ilgili hangi anlaşmayı yaparsa yapsın Türkiye’nin terörle mücadelesi bitmeyecek, Ankara sahadaki etkin askeri varlığını teröre karşı kullanmaya devam edecek.
İnce’nin gece yarısı hikayesi
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu engellemeye çabalasa da partide olağanüstü kongre konusunda büyük bir hareketlilik yaşanıyor. Muharrem İnce taraftarları kongre için imza toplamaya başladı. İmzalar yeterli sayıya ulaşırsa CHP’de kıran kırana bir yarış başlayacak. Bu süreçte İnce ile ilgili ortaya atılan iddialar rekabetin farklı bir boyuta taşındığı yorumlarına yol açtı. Hatırlayın.. Muharrem İnce’nin 24 Haziran gecesi nerede olduğuna ilişkin bir çok iddia dile getirildi. Bunların en çarpıcı olanı İnce’nin alkollü olduğu gerekçesiyle kameraların karşısına çıkmadığıydı. Kılıçdaroğlu’nun rakibi bu iddiayı sert bir şekilde yalanlasa da tartışma bitmedi. Bu iddiaların kaynağının parti dışı değil parti içi olduğu dile getiriliyor. İnce’nin yakın çevresine “CHP’de aleyhimde çalışan çete bu iddiaları ortaya atıyor” dediği belirtiliyor. Bu kazan daha çok su kaldırır.