CENEVRE
Genelde savaş ve yoksulluk gibi nedenlerle ülkesini terk etmek zorunda kalmış mültecilere fırsat olarak bakmak ilk planda fazla soğuk ve pragmatik gelebilir. Lakin dünya üzerindeki mevcut tecrübelere nispet edince bu yaklaşım, hem ev sahibi ülkeler hem de mülteciler için en sağlıklı olanı gibi duruyor. Çünkü mültecilerin entegrasyonunu kolaylaştırmanın ve ev sahibi ülkelerin halklarına da kaybetmediklerini bilakis kazandıklarını anlatmanın yolu bu.
Aksi takdirde bugün özellikle AB ülkeleri ve ABD’de olduğu gibi mülteci karşıtlığı giderek siyaseti ve toplumu zehirliyor.
***
Dünyanın hiçbir yerinde göçmenler, mülteciler gittikleri ülkelerin ekonomilerine zarar vermiş değil. Yani göçmenler geldi diye işsiz kalınmıyor. Bilakis araştırmaların da doğruladığı gibi göçmenler her zaman ekonomiye taze kan taşıyor ve dolayısıyla üretimi ve ticareti, totalde ekonomiyi canlandırıyor. Tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi... Almanya örneğine bakalım mesela; Türkler bugün Almanya’nın vazgeçemeyeceği bir ekonomik yekun oluşturuyor. Aynı şekilde Türkiye’de de pek çok sektör eleman ihtiyacını sığınmacılardan karşılıyor. Yani Suriyeliler geldi diye bazı iş kollarındaki Türkler işsiz kalmış da yerine yabancılar alınmış değil. Gaziantep, Kilis gibi sınır illerin sanayileri için sığınmacılar hava su gibi vazgeçilmez olmuş durumda.
***
Ama ne ki ekonomi farklı sebeplerle az daralsa, insanların alım gücü düşse her yerde aynı şey oluyor, yabancı düşmanlığı, mülteci karşıtlığı artıyor ve bu siyasi bir faturaya dönüştürülüyor. Muhalefetteki partiler de sorumsuzca toplumdaki bu duygusal çıkışı besleyecek şekilde meseleyi siyasi rant malzemesine dönüştürüyor. Son 5-6 yılda Avrupa aşırı sağı böyle böyle yükseldi. Aşırı sağ partilere karşı oylarını koruyabilmek adına merkez sağ partiler de benzer söylemleri taklit etmeye başladı.
***
Avrupa ile eş zamanlı olarak Türkiye’de de aslı olmayan provokatif haberlerle yabancı düşmanlığı körüklendi. Amaç iktidar partisine karşı halkı kışkırtmaktı. Özellikle toplumun en hassas olduğu konular seçildi, yabancılar tarafından tecavüze uğrayan kız çocuğu haberleri yapıldı. Suriyeliler sınavsız üniversiteye alınıyor ama biz giremiyoruz; Suriyelilere TOKİ ev veriyor, halk sokaklarda; Suriyeliler hastanelerde sıra beklemiyor, bize sıra kalmıyor; her ay 1500 TL para alıyorlar gibi halkı galeyana getirmeyi amaçlayan çok sayıda haber yapıldı. Oysa göçmenler kayıtlı birer çalışana dönüştükten sonra herkes gibi vergisini veriyor ve herkes kadar sağlık vb. hizmetlerden faydalanmaya hak kazanıyor. Olay bundan ibaret.
***
Toplumdaki suç oranını yükselttiklerine dair algı da asılsız. Zira Suriyeliler arasındaki suç oranı genelin epeyce altında.
İzah etmeye çalıştığım şey, mültecilerin kaybettirmediği, kazandırdığı. Hem ekonomik hem de kültürel anlamda zenginliğe yol açıyorlar.
Türkiye çok kısa sürede çok büyük bir sığınmacı kitlesine ev sahipliği yapmayı başarmış ve bunların ekonomik-kültürel entegrasyonları adına pek çok önemli projeyi hayata geçirmiş bir ülke olarak dün ve önceki gün Cenevre’de Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat ve Küresel Mülteci Forumu’nun ev sahibi ülkelerindendi. Tüm dünyanın demokratik değerleri umursamaz bir noktaya doğru hızla ilerlediği günümüzde vicdan temelli siyaset ve diplomasinin temsilcisi bir ülke olduğumuz için ne kadar gurur duysak az. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalabalık bir Türk heyeti ile katıldığı Mülteci Forumu, mültecilere karşı duvarlarını yükselten, sınırlarına tel örgüler çeken gelişmiş dünyaya bombalardan kaçan ama menziline varamadan cansız bedeni sahile vuran Aylan bebeklerin ahını hatırlattı.
Mazlumun sesi olamadıktan sonra ne kıymeti var siyasetin.