Sayın Aziz Kocaoğlu bunu hep yapıyor. Sürekli kavga edecek bir yapı oluşturuyor. Bunu da bilinçli yaptığını düşünmeye başladım. 30 Mart seçimlerinde de valiyi siyasi bir figür haline getirerek puan toplamaya çalıştı. Ama bu kentin valisi tuzağa düşmeyerek, o süreçte siyaset kokan söylemlere hiçbir cevap vermedi.
Sayın Kocaoğlu’nun, kullandığı dili, üslubu kavgacı ve sorunlu buluyorum. Bir şeyi dile getirmek farklı şey, sorunlu dil kullanmak farklıdır. Elbette Sayın Kocaoğlu, Özel idare mallarını isteyebilir. Bunda bir sorun yok. Görüşlerini de gerekirse kamuoyu ile paylaşacaktır. Ama kullanılan dil; taciz, tahrik, kavgacı, dışlayıcı, ötekileştirici, hedef gösterici ve politik bir dildir. Samimi bir dil değildir. Puan toplama hareketleridir.
Kocaoğlu, rol yapıyor. Hem de muktedir olmasına rağmen, resmen mağdur rolü oynamaktadır. Sayın Kocaoğlu, ‘Vali İzmir’i karıştırıyor’ diye demeç veriyor. Sayın Kocaoğlu sen hem İzmir’i hem kendi partini karıştırıyorsun. Kendi partinde küskünler ordusunu kendin oluşturdun. Kendi partili yöneticilerini, milletvekillerini dahi dışladın. Kamuoyu önünde kavgalar ettin. Bu kentin Odalarıyla, STK’larıyla da kavga ettin. Bu kentte ayrımcılık yaptın, yapıyorsun. Sonra da Vali bu kenti karıştırıyor diyorsun. Sayın Kocaoğlu, söylediklerinde ve yaptıklarında samimi ol. Biz senin peşinden koşmaya hazırız. Ama sen önce kendi partililerini sana inandırmalısın. Çünkü kendi partilinin bile sana olan güveni kalmamıştır. Sakın kerhen aldığın oyları da kişisel kredin olarak sanma...
Sayın Kocaoğlu diyor ki, “Vali; devletin, milletin valisi ve tarafsız olmalıdır.”
Bu sözlere katılmamak mümkün değil. Ancak bunu önce kendisi için düşünmesini öneririm. Bu soruyu önce kendisine sormalıdır.
Sayın Kocaoğlu siz kimin belediye başkanısınız? Bunu hiç kendinize sordunuz mu?
Sayın Kocaoğlu, siz politik duruşunuzu bir tarafa koyarak bütün İzmir’in, İzmir halkının bütününün belediye başkanı olabildiniz mi? Önce bu soruyu kendinize sorun sonra valiyi ve emniyet müdürünü suçlayabilirsiniz?
Neden bir kısım medyanın, bir kısım grubun, bir kısım işadamının bir kısım STK’ların belediye başkanı oldunuz da, İzmir’in kucaklayacak bir anlayış ortaya koyamadınız. Milletin belediye başkanı değil de, partinizin belediye başkanı oludunuz? Bütün uygulamalarınız da bize bu ayrımcılığı hissettirdiniz.
İzmir’in seçilmiş bir başkanı olarak bu kente neden liderlik yapamadınız? Odalarla, işadamları ile STK’lar ile kendi örgütünüz, kendi milletvekilleriniz ile kavgalı oldunuz. Şimdi bütün bu kavgalar size yetmedi devletin valisini siyasi arenaya çekmeye çalışıyorsunuz.
Valinin tapeleri çıkmış. Sayın Kocaoğlu, sizin tapelerinizi ben detaylıca okudum. Bu okuduğum tapeler de benim geçmişte tanıdığım dürüst ve masum görünen bir başkan yoktu. En azından tapeleri okuyana kadar benim tanıdığım başkan o değildi? Meğer o dürüst ve masum gördüğüm, bildiğim başkan ne oyunlar çevirmeye muktedirmiş? Şimdi ise BİT’leri sürekli zarar eden Sayın Kocaoğlu, Özel İdarenin mallarını isterim diye tutturmuş gidiyor. Buradan da Valiyi vurmaya çalışıyor. Taktik aynı 30 Mart yerel seçimleri öncesinde ki gibi siyasi jargonlar kullanılıyor. Tabi istemek hakkıdır. Bunda bir sorun yok.
Ancak elinde ki belediye şirketlerini sürekli zarar ettiren bir belediye ile karşı karşıyayız. Özel idare malları tabi ki belediye’ye devredilebilir. Ancak benim endişem bu zararlar yetmiyormuş gibi İzmir’in sırtına yeni kamburlar yüklenecektir. Sayın Kocaoğlu, sen elindeki BİT’leri kar ettir, İzmir’de senin arkanda dursun ve bunlar Belediye’ye devredilmesinin peşini bırakmayalım. Söz bunun mücadelesini sizinle birlikte vereceğim. Ama İzmir halkı biliyor ki devredilecek her bir tesis ve kuruluş İzmir’in sırtına yeni bir kambur, yeni bir yük olacak. Diğer belediye İktisadi Teşebbüsleri gibi sürekli zarar yazacak. Kusura bakmayın İzmir’in sırtına yeni zararlar yeni kamburlar yüklemeyi desteklemek bana çok akılcı gelmiyor. Sen önce elindekileri düzgün işlet, zarardan kurtar başkan!..