Bir idealin peşinde koşmak toprak seviyeli hayat süren insanın harcı değildir. Toprak seviyeli hayat peşin hayattır. Süflî ‘değerler’ için vadeyi sever ama ulvî değerler için vadeye tahammülü yoktur. Çünkü süflî ‘değerler’ gözünün önünde uzanıp tutabileceği mesafededir. Sadece yapması gereken, bir ömür boyu bedelini ödemeye adayacağı taahhütnâmeyi imzalamak! Taahhütnâmede yer alan 12, 24, 36 ilâ âhirihî… Bu rakamlar, süflî ‘değeri’ elde etmenin süresi gibi gözükse de bedel bir ömür boyu ödenir. Çünkü süfli ‘değerlerin’ her zaman bir üst modeli önünüze konur ve toprak seviyeli hayat süren insan bu üst modeli elde etmek için çoktan gözünü karartmıştır.
Ulvî değerler peşinde koşarken, insan olmanın gereği hata yapmak, kandırılmak, düşmek, yüzün gözün yara bere olması, arkadan hançerlenmek toprak seviyeli insanın rakısının kadehinde, nargilesinin marpucunda, kahvesinin telvesinde, çayının deminde dedikoduya malzemedir. Öyle ya, hâşâ Allah boşu boşuna mı yarattı bu çeneyi, çalıştırmak gerek!..
Toprak seviyeli hayat süren insan, ulvî değerler peşinde koşan insan gibi başını derde sokmadığını düşünür! Her ne kadar gamsız dertsiz bir hayat sürdüğünü düşünüp ulvi değerler peşinde koşan insanın başına gelenlere gülse de her zaman bir fare ürkekliğinde yaşar. Ya elimde olanlar giderse! Ya ölürsem! Elinde olanın bir üst modelinin başkasında olması korkusunun kalpte meydana getirdiği depremlerden ve tsunamilerden hiç bahsetmiyorum bile!
Ölümü hatırlar ama kendine teselli vermekte gecikmez: “Daha genciz, dur bakalım, ne ölmesi!” Oysaki, rölantide çalıştırdığı çenesine meze yaptığı ulvî değerler peşinde koşan insanın acıları boğazına takılması an meseledir. Acılar boğaza takıldı mı çıkarmak zordur, adamın nefesini keser! Başkalarının acılarına kahkaha atarken dikkat etmek gerek…
Telâş, korku, yaygara, fitne hep toprak seviyeli hayatın getirisidir. İstikbâli gözetleyen ve hedefini belirleyen için anlık hâdiselerin, gittiği yolda kendisine yakıt olmasından başka bir mânâsı yoktur. Yanında kıyamet kopsa telâş yapmaz, elindeki fidanı dikmeye çalışır! Toprak seviyeli hayat toprak altında son bulurken, ulvî değerler peşindeki hayat ölmez! Yunus Emre Hazretleri’nin buyurduğu üzere: “Ölen hayvan imiş / Âşıklar ölmez!”
Toprak seviyeli hayatı kaybetmemek için her bedeli ödeyen ve ölmek istemeyen ölüyor ama davası için ölümü göze alan ölmüyor; hayat bu kadar eğlenceli!..
Mukadder netice olarak, vadeyi 12, 24, 36 ay olarak değil de Allah’ın rızası kazanmak olarak belirleyenler hem dünyada hem de ahirette kazanacaklar. İstikbâl, Allah’ın rızasını kazanmak için yaşanmaya değer hayatı ikâme etmeye çalışanlarındır. Toprak seviyeli hayatı idame ettirmek için vadeyi seçenlerin işi bu dünyada da ahirette de çok zor. Yaşamaya değmez bir hayat için çile çekmeye değer mi!..