Ey Ümmet-i Muhammed...
Ey ihvan-ı din...
Müjde!
Ey Irak’ta işgalcinin tecavüzüne uğrayan bacım...
Ey Suriye’de tonlarca bomba altında küçük bedeni parçalanan çocuğum...
Ey Arakan’da, Filistin’de, Moro’da, Doğu Türkistan’da zulüm gören kardeşlerim...
Muştuluyorum!
Kurtulduk!
Daha doğrusu kurtuluşun formülü bulundu!
Çok da basitmiş!
İki gün önce, dini ifsad yolunda FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesinin yerini doldurmaya aday bir gazete 1. sayfadan mucizevi formülü açıkladı. Topraklarımızın işgale uğraması, katliamlar, tecavüzler hep Mehdi (Aleyhisselâm) inancımız yüzündenmiş de haberimiz yokmuş!
Allah sizi inandırsın Mehdi’nin (Aleyhisselâm) geleceğine inanmasak ne topraklarımız işgal edilirmiş, ne tecavüze uğrarmışız, ne katledilirmişiz!..
“Mehdi beklentisinin zararı Müslümanlara” başlığıyla ve hemen altında “Beklenen kurtarıcı gelmeyecek arkadaşlar” başlıklı makaleyle bir anda şuur zıplaması olup aydınlanıyoruz; ve dahi kurtuluyoruz!
İstanbul’da bir grup ilahiyatçının düzenlediği sempozyumda, yıllardır duyduğumuz yalanlar sıralanmış. Yeni bir yalan yok! Neymiş, Mehdi beklentisi Müslümanlar’ı tembelliğe itiyormuş. Bu yalanı ortaya atanlar göstersinler bakalım Mehdi bekleyen hangi cemaat, hangi teşkilât miskin miskin oturuyor. Gösteremezler, yok çünkü. Aksine, gelecek olduklarına inandıkları Mehdi’nin (Aleyhisselâm) kadrosundan olmak için canla başla çalışıyorlar. Medreseler açıyorlar, hayır kurumları kuruyorlar vs...
28 Şubat darbe döneminde saklandıkları delikten burunlarını çıkartmayanlar, bugüne kadar FETÖ’ye tek kelime etmeyenler şimdi bir heyecan içinde Müslümanlar’ın umutlarını kırmak için çabalıyorlar. Hayırdır, yeni ihale size mi verildi!..
Hristiyanı Yahudisi Mesih gelecek motivasyonuyla topraklarımızı işgal ederken, katliamlar yaparken sizlerin derdi ne! İşgalcinin psikolojik savaşına ateş taşımanızın sebebi ne ola!..
Var mı Haçlı-Yahudi saldırısını durdurmaya bir çözümünüz!
Var mı ABD’ye, İsrail’e lafınız!
Bırakın laf söylemeyi, mezkûr gazetenin bir başka köşe yazarı da aynı gün “Başkanlık sistemi istiyoruz Mehdilik değil” başlığıyla (Pisliğine daha başlıkta başlıyor) kaba et ürünü fikirciklerini serdederken, Başkanlık sisteminde İslâmi değerler değil Batı’nın değerlerinin baz alınması gerektiğini yazmış! Yani, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Yunan aklı + Roma nizamı + Hristiyan ahlâkı” diye tanımladığı Batılı değerler!.. Saksafonu üflemekten beynine oksijen gitmeyen şahıs Müslümanlar’a “bırakın Mehdi’yi filan, topraklarınızı işgal eden, çocuklarınızı katleden, karılarınıza tecavüz eden Batı’nın size dayattıklarını kabul edin” demiş. Aynı, fikir babalarının Renan’a yazdığı o rezil mektup gibi!..
Bu öznelere ilmi cevap vermek mânâsız. Çünkü bunların hak ve hakikat kaygıları yok. Bunlar herkesten, kölece duyguyla içselleştirdikleri Batı’ya kendileri gibi iman etmelerini bekliyorlar.
Bunları dinleyenler, yazdıklarını okuyanlar haliyle soruyorlar: “Hacı abi, bunlar Mehdi beklemiyorlar da ne yapıyorlar; işgalciye karşı var mı bir mücadele yöntemleri?..”
Aziz kardeşim, 3 ay sonra yeniden toplanacaklarmış, git birebir sor: “Siz neyi bekliyorsunuz?”
“Günümün dolmasını bekliyorum” derlerse gelip bana “Ne demek istediler” diye sorma, sana Yeminli Mali Müşavir arkadaşımın telefon numarasını veririm o sana izah eder!..
Not: Pazar günü gazetemizin Açık Görüş ekinde Hale Kaplan Öz’ün Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’la yaptığı mülâkatı okumanızı tavsiye ederim. Hz. Mehdi’nin (Aleyhisselâm) gelişiyle ilgili güzel bir bakış açısı sunuyor.