“Turpun büyüğü henüz heybede” diyorlar çok bilmiş bir edayla... Tam sandığa gitmeye hazırlanırken esas bombaları patlatacaklarmış... “Ne olabilir?” sorusuna cevap olarak, “Muhsin Yazıcıoğlu’nun suikasta uğraması...” diye başlayıp “Turgut Özal suikastı” ile devam eden bir liste sunuluyor...
Muhsin Yazıcıoğlu suikastı mı? İyi de o olayın Tayyip Erdoğan veya Ak Parti ile ilgisi ne? Ya 1993 yılında vefat eden Turgut Özal’ın başına gelen bugüne nasıl bağlanacak?
Şaşkınlığım, biraz da her iki olaydan kendimi bir biçimde sorumlu hissetmem yüzünden...
Kar yağışının bütün ülkeyi esir aldığı bir kış günü genel başkanı olduğu BBP adına çıktığı seçim kampanyası sırasında düşmüştü Muhsin Bey’in helikopteri... Akşam haberlerinde, düşen helikoptere binmeden hemen önceki görüntülerini seyrederken, “Bu bir suikast olabilir” düşüncesi aklımdan geçmişti. Kanal-7 Arka Plan’da “Bu ne iş?” sorusuna cevap verirken, ihtimallerden biri olarak, ‘suikast’ sözcüğünü kullandığımı da hatırlıyorum...
İhtimali aklıma getiren görüntü, BBP liderinin, “İşte efendim, bu helikopterle gideceksiniz” diyen partililere verdiği tepkiydi. “Helikopter de nereden çıktı? Şimdiye kadar hep karadan gidiyorduk” dediği belleğimde kazılı. Galiba “Bula bula bunu mu buldunuz?” gibi bir soru eşliğinde yapmıştı itirazını Muhsin Bey...
Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevlendirmesiyle konuyu incelemeye aldığında, kurul üyelerinden birinin aklına benim verdiğim ilk tepki gelmiş ve o veda görüntüsüne nasıl ulaşabileceklerini öğrenmek istemişti. Arşivde aradığımızda Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterle uçmaya itiraz ettiğine dair o görüntüleri bulamadık...
O görüntü ve arşivde bulunamayışı benim için hâlâ bir muammadır...
Ailesi fertlerinin Muhsin Yazıcıoğlu’nun başına gelenin ‘suikast’ olduğuna inandığını biliyorum. Benim de aklım buna yatıyor. Ancak olayla ilintilendirilebilecek belki onlarca adres çıkartabilirim de, suikastı Tayyip Erdoğan veya Ak Parti’ye yıkmayla sonuçlanabilecek bir tek gerekçe aklıma gelmiyor...
Halen sürmekte olan kavga ilk patladığında, birileri, “Helikopter Pegasus’tan kiralanmıştı; o şirket Aydın Doğan’ın damadı Ali Sabancı’nın; Ali Bey de Pensilvanya’yı ziyaret edenlerden... Acaba uçağın düşüşüyle arasında irtibat kurmalarından çekindiği için mi?” gibi tuhaf bir akıl yürütmeyi gündeme sokmuşlardı.
Ona cevap olsun diye, başka birileri de, “Hadi senaryoyu tersine çevirelim mi?” dedi acaba?
Turgut Özal’ın bir cumhurbaşkanına reva görülmesini aklımın almadığı biçimde hayatını kaybetmesiyle eşzamanlı olarak Newsweek dergisinde okuduğum bir haberden sonra “Acaba suikast mı?” sorusunu gündeme taşımıştım. Newsweek haberine göre, Pakistan Genelkurmay Başkanı Asif Navaz da Turgut Bey’den iki ay önce onun gibi koşu bandı üzerindeyken düşüp ölmüş... Kuşkulanan aile Navaz’ın saç örneğini ABD’de bir kuruma gönderip incelettirmiş... İlk gelen rapor, “Arsenikle zehirlenmiş” demekteymiş...
Ben bunu Kulis’te bayağı dikkatli bir dille yazınca, Özal Ailesi, “Neden böyle şeyler yazıyorsun?” mesajını iletmişti bana. Yıllar sonra, aile üyeleri, aynı iddiayı, kendileri gündeme taşıdıklarında ne kadar şaşırdığımı herhalde tahmin edebilirsiniz...
Sandık başına gitmemize beş kala açıklanması beklenen telefon tapeleriyle Yazıcıoğlu ve Özal‘suikastları’ seçimi nasıl etkileyebilir? Aklı zorlayan tuhaf iddialar, aslında gündemi belirleyen ses kayıtlarından kuşku duyanları desteklemiş olmuyor mu?
Bir de ‘mut’a nikâhı’ konusu var... Hazır tutulan bir dosyaymış bu ve Ak Parti’nin ‘dindar’ bilinen mensuplarını zora düşürmek ve İran ile irtibatlı olduklarını kanıtlamak için el altında tutuluyormuş...
Galiba bolca casusluk ve gerilim romanı okuyan birilerinin oyununa geliyorlar.
Yıllar önce, o zamanın önemli bir adamı, “Saddam ABD’yi vuracak uzun menzilli bir ölümcül füze yapma çabası yüzünden düşürüldü, raporu var” iddiasında bulunmuştu. “Nerden biliyorsun?” sorusuna “Tanrı’nın Yumruğu kitabında okudum” cevabını verince gülmüştük...
Frederick Forsyth’ın romanını okumuş, orada anlatılanı gerçek sanmıştı adam...