Ne Muharrem İnce’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na meydan okuyup karşısına rakip olarak çıkması yeni, ne de Kılıçdaroğlu’nun İnce’yi ezip bezdirerek yarış dışına itme uğraşı yeni.
O yüzden kimse şaşırmadı İnce’nin CHP’den ayrılarak yeni parti kuracak olmasına. Olup bitenlere ve İnce’ye yapılan kasıtlı-istikrarlı hatalara bakınca geç kaldı bile denebilir.
İlk kez 2014’te genel başkanlığa aday olduğunda rakibinin oyunun yarısından fazlasının oyunu alarak Kılıçdaroğlu cephesinin alarm vermesine neden olmuştu İnce. Sonraki süreçte de enerjisini parti içi dirençle uğraşırken harcadı en fazla.
2015’te olağanüstü kurultay için topladığı 500 imza çöp oldu. Kılıçdaroğlu’nun seçim ve yönetim başarısızlığı üstüne yaptığı yalın kılıç açıklamalarla şimşekleri hep üstüne çekti.
Nitekim 2018 seçimlerinde çok istediği Abdullah Gül projesi solduğu için mecburiyetten CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi Kılıçdaroğlu İnce’yi. Onda da kamuoyuna takdimden miting programlarına, afiş konseptinden seçim gecesi rezaletine kadar kendi adayıyla mücadele etti durdu.
İnce ise CHP için tarihi bir başarı elde etti aslında. Oyların yüzde 30’unu aldı, kitleyi heyecanlandırdı ama genel merkezin seçim değerlendirme toplantılarına davet edilmeyerek, sıradanlaştırılıp akreditasyon uygulanarak pasifize edildi.
Nitekim olağanüstü kurultay için İnce lehine imza veren 450 delegenin üstü çizildi; İnce ile hareket eden 15 milletvekilinden 13’ü listeye bir daha sokulmadı; İnce’yi destekleyen belediye başkanları, başkan adaları ve meclis üyeleri için yolun sonu erken gösterildi.
Bunun bir biçme hareketi olduğunu bildiği için kendisini de kollayarak yapılanları hep ince bir sitemle aktardı kamuoyuna Muharrem İnce.
Yine de kumpastan kurutulamadı. CHP medyasından Rahmi Turan’ın ortaya attığı “Beştepe’ye giden CHP’li” iddiasıyla itibarsızlaştırılmak istendi.
Son kurultayda salonunun en arka sırasına ve tuvaletlere yakın yere oturtması da bardağı taşırmış görünüyor.
Muharrem İnce için CHP’ye dönüşün zor olduğu bir sürecin başındayız. Yeni ve anlaşılan o ki yerli ve milli bir cumhuriyetçi parti kurma hazırlığında olduğunun bilgisini sızdırıyor dışarıya.
Süreci nasıl yöneteceği, kimlerle yola çıkacağı henüz bilinmiyor ama heyecanlı ve sivri dilli bir siyasetçi olmasına rağmen fevri davranmadığı, temkinli olduğu görülüyor. Eh hem geçmişi bilen “tecrübeli” bir CHP’li Muharrem İnce, hem de rakibinin ayak oyunlarıyla daha önce epeyce yoruldu ve budandı.
Öte yandan 2014 kurultayında genel başkanlığı 740 oyla kazanan Kılıçdaroğlu’nun ensesindeki 415 oyluk nefes Muharrem İnce. CHP tarihinde CHP’den fazla oy alan tek siyasetçi. 2023 için de iddiasını sürdürüyor. Kılıçdaroğlu ve siyasi hesapları için biçilmesi gereken dişli bir rakip o yüzden.
Nitekim karşı ittifakı oluşturan görünür görünmez partilerin ve sırtını oraya yaslayan diğer bileşenlerin huzuru kaçmış görünüyor. “İnce parti kuruyor” iddiası ortaya atılır atılmaz Kaftancıoğlu ekibi, sadık CHP medyası ve firari FETÖ’cüler aynı ağızdan “sarayın Truva atı”, “saray talimat verdi, İnce CHP’yi bölecek” demeye başladı.
Muharrem İnce’nin avantajı, Kılıçdaroğlu CHP’sinin CHP’nin ilkelerinden, kuruluş ideolojisinden, Atatürk’ün vasiyetinden uzaklaşmış olması. Değişim derken içinin boşalması bundan. Boşalan yerleri dolduran şeyin CHP’ye ait olmadığı da açık.
Haliyle ülkesine bağlı ama mevcut iktidara da mesafeli CHP tabanı, parti üst yönetiminin iktidar uğruna girdiği örtülü ilişkilerden dolayı hayli huzursuz. Muharrem İnce’nin kısmen karanlıkta kalan bu ilişkiler ağını açık etmesi ve güçlü-güvenilir bir kadro ve programla çıkması mümkün.
Bir diğer avantajı halk tipi siyasetçi olması. Kılıçdaroğlu donukluğuna ve İmamoğlu yapaylığına karşın sıcak ve yapmacıksız biri İnce. 2018’de CHP kitlesinin özlem duyduğu performansı sergileyebilmişti.
Dezavantajı ise sloganın ve argümanın ötesinde ona vizyon ve program sunabilecek sağlam bir ekibi varmış gibi görünmemesi. Fazla “hafif” durması. Hem stratejik hem kreatif işler üretecek bir “ajans”tan mahrum olması. “Kılıçdaroğlu ve dostları”nın uluslararası bağlantılarına rağmen kendisinin kimsesiz, sahipsiz ve arkasız olması.
Neler olacak göreceğiz.
Bu saatten sonra Devlet Bahçeli’nin dediği gibi “CHP’de sular durulmaz, nitekim kaynayan tencere kapak tutmaz” artık.