Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Pazar günü cesur bir açıklamayla kendisine genel yasama ve yürütme gücü vererek benim gibi deneyimli gözlemcileri bile şaşırttı.
Mursi ayrıca geçen hafta Sinai’ye asker göndererek Arap-İsrail ilişkilerindeki mevcut durumu karıştırdı. Camp David anlaşmasının ek Güvenlik maddesine aykırı olan böylesi bir olaya, 1973 Arap-İsrail savaşından beri rastlanmamıştı.
Haziran’da iktidardaki cunta yani Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK), parlamentoyu lağvetmiş ve tüm kayda değer yetkileri üzerine geçirmişti. Mursi’nin hamlesi, mecazi olarak halıyı SKYK’nın ayakları altından çekti.
Kısa süre öncesine dek Mursi, SKYK’nın vekaleten yönetebilmesi için istekli bir araç olarak algılanıyordu. Beklenen darbe Mursi tarafından sessizce gerçekleştirilecek yumuşak bir darbe değil, Generaller tarafından yapılacak askeri bir darbeydi.
Mursi’nin yeni edindiği siyasi becerinin ilk üst düzey kurbanı, SKYK İstihbarat Şefi Binbaşı General Murat Muwafi oldu. Mursi, Hamas lideri İsmail Haniyeh’e yakın ve bana anlatılanlara göre, Gazze ve Mısır arasındaki Refah geçişini kalıcı olarak tekrar açma planını kabul etmediği için Muwafi’nin gitmesi gerektiğine karar veren kişi Haniyeh.
Devrimden sonra bile, SKYK tüm güvenlik ve askeri faaliyetlerini Tel Aviv ile eşgüdümlü hale getirerek, İsrail ile mevcut durumun korunmasını sağladı. Bu, geçtiğimiz hafta 16 Mısırlı sınır muhafızının Refah yakınlarında maskeli militanlar tarafından öldürülmesine karşılık olarak işgal altındaki Sinai’ye Mısır’ın asker, tank ve helikopterlerini göndererek İsrail’e karşı dirençli bir tavır alan Mursi’yi memnun etmiyor.
Mursi İsrail’e emrivaki yaparak zor bir seçenek sundu: gittikçe daha da kontrolsüzleşen Sinai’de sayıları artmakta olan ve İsrail’e saldırı düzenlemeye şüphesiz can atan mücahitlerle etkili bir şekilde baş etmek istiyorsa, bölgede Mısır’ın askeri varlığını kabul etmek zorunda. Bu Camp David’i büyük ölçüde tehlikeye soksa da...
Ardından Mursi, SKYK’nın en üst düzey yetkilileri Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ve Korgeneral Sami Anan’ı istifaya zorladı ve bu istifalar Pazartesi günü canlı yayında ilan edildi. Bana söylenene göre bu yetkililer kaderlerini televizyondan öğrendiler. Mursi yerlerine atananları da aynı anda resmen ilan ettiği için, itiraz etmeleri düşük bir ihtimaldi. Çünkü bu 200 yıllık Mısır Ordusu içinde daha önce görülmemiş bir bölünmeye sebep olabilirdi.
Mursi, Tantavi’nin yerine kendi seçtiği bir genelkurmay başkanı atadı. Tümgeneral Abdülfettah El Sisi çok daha genç ve Mübarek’in ‘eski muhafızlarından’ değil. Mursi aynı zamanda Sisi’yi Savunma Bakanı yaptı ve güvenebileceği pek çok adamı; ordu, donanma ve hava kuvvetlerindeki kilit noktalara yerleştirdi.
Bu görev için Müslüman Kardeşler’in ikinci tercihi olan Mursi atandığından beri, bariz uysallığı ve zayıflığı ile alay konusu edilmişti. Özellikle de Tevfik Okaşa tarafından sunulan bir söyleşi programında ve El Düstur gazetesinde, Mısır medyasındaki Mübarek destekçisi kanadın yürüttüğü bir iftira ve alay kampanyasıyla karşı karşıya kaldı.
Bu yeni ve katı Mursi, bu hafta Mısır başsavcısına Okaşa’ya ve El Düstur editörü İslam Afifi’ye karşı hakaret davası açması talimatını verdi. Okaşa şimdiden işini kaybetti.
İsyanı ateşleyen siyasi aktivist ve göstericiler, Mursi’nin eski rejimin kalıntılarına karşı bu sert tavrını coşkuyla karşıladı. Binlerce kişi Mursi’nin nefret edilen Cunta’ya karşı zaferini Tahrir Meydanı’na çıkarak kutladı.
Yine de yeni Cumhurbaşkanı’nın kendi üzerinde topladığı bu güç, iki tarafı keskin bir kılıç olabilir. En azından şimdilik orduyu, asıl yapması gerekene odaklanması için kışlalarına göndermeyi başardı. Bu da Mısır’ın sınırlarını ve halkını korumak. Fakat Mısır halkı için istikrarlı ve uyumlu bir geleceğin ve milli birliğe sahip bir hükümetin anahtarı, şu anda 100 kişilik bir konsey tarafından hazırlanmakta olan anayasa olacak.
Bu belge şimdiden, laik liberal unsurlar ve Şeriat’a dayanan bir model yaratmak isteyen İslamcılar arasında şiddetli bir anlaşmazlık kaynağına dönüştü.
Mursi’nin kendine verdiği yetkiler arasında anayasa konseyinin kararlarını iptal etmek de var. Mursi, Cumhurbaşkanı olmadan önce Müslüman Kardeşler üyeliğinden feragat ettiyse de, hala oldukça muhafazakar.
Bunun yanında Mursi ‘istifa’ seçeneğiyle Generaller’e itibar kaybetmeyecekleri bir çıkış yolu sundu ve böylece devrim sırasında yaklaşık 800 protestocunun ölümünden ve çeşitli insan hakları ihlallerinden dolayı yargılanacakları gerçek bir yüzleşme konusundaki isteksizliğini açık etti. Birçok protestocu yeni hükümetin Mübarek’in generallerini yargılamasını isterdi.
Yeni Cumhurbaşkanı’nın devlet kurumları ve karar verme süreçleri üzerindeki tekeli, takip ettiği Hüsnü Mübarek’inkine rakip olacak. Mursi kendine; bağımsız olarak kamu politikalarına karar verme, uluslararası anlaşma imzalama ve yeni yasa üretme hakkı tanıdı.
Pek çok kişi bunun, Müslüman Kardeşler ve Mursi’nin yakın çevresinin egemen olduğu, büyük güce sahip yeni bir yönetim ortaya çıkaracağından endişe duyuyor. Aslında bu dini bir diktatörlük.
Cumhurbaşkanı Mursi’nin SKYK’nın elinden aldığı gücü akıllıca, tüm Mısırlılar ve Araplar’ın yararına kullanacağını umalım.
Filistinliler’in, Mursi yönetiminin öncekilerin İsrail çıkarları doğrultusundaki politikalarını devam ettirmeyeceğini umut etmek için sebepleri var.
Gerçekten de İsrail bu uyanıştaki en büyük kaybeden olabilir. Güçlü dostu Türkiye’yi kaybetmiş olan İsrail şimdi de Mısır’ı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. İsrail’e destek vermesi için yıllar içinde Mısır’a 35 milyar dolarlık askeri yardım yapan ABD de olanları endişeyle izliyor.
Gazze’ye giden filodaki barışçıl aktivistlere karşı gerçekleştirdiği şiddetli saldırı sonrasında, Türkiye İsrail’e sırtını döndü. Muhammed Mursi’nin Gazze iktidarındaki Hamas ile iyi ilişkileri var. Bu da şüphesiz dış politika kararlarını etkileyecektir ve var olan barış anlaşmalarını tehlikeye sokabilir.
Filistinliler bu etkiye ‘Gazze’nin Laneti’ diyor.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.