Dünya yeniden şekilleniyor hatta bu değişim dünya savaşlarının sonucundan bile etkili olabilir. Ancak insanlar değişimleri sınırların yeniden çizilmesi olarak algıladıklarından bugün önemli şeyler olduğunu düşünmüyorlar. Bana göre yeni mücadelenin işaretinin verildiği tarih 11 Eylül’de yapılan terör eylemidir. Eylemden bir gün sonra çıktığım televizyon programında bu eylemin yabancı bir güç tarafından yapılmadığını, tarafların küresel sermaye ile ulus devletler olduğunu söylemiştim. Şimdi mücadele aynı eksende sürüyor ve ben bu mücadeleyi ulus devletlerin kazanacağını söyledim. Eylemden sonraki günlerde birçok küresel sermaye eylemi gördük. Şimdi mücadele yeniden ulus devletler tarafından yapılıyor ve dünyayı bir terazi gibi algılarsak her tarafta bir takım güçlerin olduğunu görürüz. Küresel sermaye ile ulus devletler arasındaki rekabette başarılı olan ulus devletler ABD ve Rusya oldu. ABD’nin son ekonomik krizin terazinin diğer tarafındaki Avrupa’yı zayıflatmak için planladığını düşünüyorum.
***
Yeni Dünya dengesinde Türkiye önemli bir yer işgal ediyor. Bu sadece enerji nakil hatlarını kontrol edebilmesi sebebiyle değildir. Dünyanın el değmemiş sayılabilecek Afrika kıtası üzerindeki mücadele de sürüyor ve Türkiye bu kıtaya da açılıyor. Bu sadece kendi çıkarları için değildir. Türkiye’nin yeni dengede ABD-Rusya’nın oluşturacağı birliktelik içinde yer almasının beklendiğini düşünüyorum. İktidar dünya üzerindeki mücadeleyi görmüş, ben de Avrupa ve Çin’in oluşturacağı dayanışma bloğu yerine ABD-Rusya bölgesinde olacağını tahmin ediyorum. Bu bize empoze edilmiş bir alternatif değildir. Uzun zamandan beri beklediğimiz AB üyeliği bizim yerimizi tayin ederdi ama biz öbürünü seçtik.
Ülkemizde iktidarın bu büyük dönüşümde doğru bir karar verdiğini, bu seçimin bir sempati seçimi değil, geleceğin Türkiyesinin dünya üzerinde etkin bir rol alması amacıyla yapıldığını düşünüyorum.
Muhalefet ise herhangi bir yönde gözükmüyor. Dünyadaki gelişmeleri ya önemsiz buluyorlar ya da bu seçimin üstü kapalı olarak yapılmasını istiyorlar. Ancak MHP’nin ideolojisi soyu önemli kıldığı için Türkiye’nin yeni rolünde soyun önemsiz olmasını kabul etmezler. CHP ise Avrupa’nın dışında bir birlikteliği kabul etmez. Onlar için Avrupa, güçlü olmasa bile, değerlidir üstelik önümüzdeki yıllarda ABD’yi geçeceği söylenen Çin de bu birlikteliğin içinde. Ancak ben bu sorunun yani dünyadaki yeni oluşumların içindeki yerimizin iktidarla muhalefet arasında tartışılmadığını ve farklılığın söz düellosundan ibaret olduğunu düşünüyorum. Acaba Kılıçdaroğlu’nun Çin ziyareti ve fahri doktor unvanı almasının siyasi bir nedeni var mı? Aynı soruyu MHP için sorduğumuzda onun da Avrupa ile birlikte hareket edeceğini, duygusal nedenlerle ABD ve Rusya’nın yanında yer almayacağını söyleyebiliriz. Türkiye’de karşı tarafın söylediği bir sözü, içeriği nedeniyle değil, biçimi nedeniyle eleştirmenin faydası olmayacak. Bu arada, Kılıçdaroğlu’nun aldığı fahri doktor unvanı onun olaylara bilgisel yaklaştığını göstermek amacına mı matuftur diye düşünüyorum.