Altılı Masanın yaşadığı deprem beni hiç şaşırtmadı.
Türk siyasi tarihini etraflıca okuyanlar birbirinden çok uzak partilerin uzun soluklu ittifakları asla yürütemeyeceğini de bilirler.
Siyasi yelpazenin çok farklı uçlarındaki partileri bir araya getiren temel sebep dış politikaya bakış açıları.
Türkiye, 15 Temmuz ihanetine giden süreçte güvenlik ve dış politika perspektifini güncelledi. Temel ayrışma işte orada başladı. Davutoğlu ve Babacan'ın neo-liberal eksene bağlılıkları Erdoğan'dan uzaklaşmalarını hızlandırdı.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın kaybetmesi için neredeyse listesinin yarısını diğer partilere vermeye hazır bir pozisyon aldı. Masanın yapıştırıcısı Temel Karamollaoğlu'ydu. Yıllarca sol çevrelerde Madımak olaylarının sorumlusu olduğu için yuhalanan Temel Bey'in bile Kemal Bey'in yanında olması Meral Hanım'ın masaya oturması için yeterli bir sebepti.
Meral Akşener, her ne kadar partisinde neo-liberal etkiler olsa da parti teşkilatındaki milliyetçi refleksi göz ardı edemedi. Yıllar içerisinde seçimlerde ortaklık yapsalar da bazı temel meselelerde anlaşmaları mümkün değildi.
26 Ekim 2021 tarihindeki tezkere oylaması CHP liderini HPD ile birlikte hareket etmeye zorlamıştı. Bir yandan askerlerimiz sınır ötesi harekatlarla meşgulken TBMM'deki "Hayır" oyları bir turnusol kağıdı işlevi görmüştü.
Kemal Bey'in Türk devletinin güvenlik merkezli çıkarlarıyla olan ayrışması İYİ Parti tabanını epeyce rahatsız etmişti. Akşener'in seçmen tabanında %30 civarında CHP'den oy geçişi vardı ancak geri kalan oylara baktığınızda eski ANAP-DYP seçmeni ile MHP-AK Parti seçmeni karşımıza çıkıyor.
Masanın şeffaf olmaması ve en önemli meseleyi yani Cumhurbaşkanı adayını en sona bırakması karşılıklı kurnazlık olarak değerlendirilebilir. Aylarca tabanlarını oyalayan liderler sorunu görmezden gelerek muhalif seçmenin de ayarını bozdular.
Bugün muhalif seçmeni agresif ve öfkeli yapan Erdoğan değil muhalefet liderlerinin iş tutma biçimidir. Esas meseleyi aylarca konuşmayarak yemek yiyip dağılan masanın 5 azası Akşener'in haberi olmadan çeşitli pazarlıkları da yapmışlar görünüyor.
Geçtiğimiz günlerde maalesef 1970'ler ve 1990'lar yeniden hatırlatıldı bu millete. Milletvekili pazarlıkları, bakanlık paylaşımları ve nihayet Cumhurbaşkanlığı yardımcılığının paylaşım savaşı.
Türk siyasetinde medyanın arzuladığı misyon yeniden karşımıza çıktı. Uzun zamandır gazetecilerin ve medya mensuplarının siyasete dahlini unutmuştuk. Şimdi gördük ki gazeteciler masadan kalkan Meral Akşener'e ağır laflar ediyor. Oysa kim kimi masadan çıkardı yakında ortaya çıkacak.
Sanki parlamenter sisteme özlem duyanlar 4. Kuvvet medyayı diriltmeye çalışıyorlar. Vesayet araçlarını çoğaltarak siyasetçiler üzerinde baskı unsurlarını artırmak istiyorlar. Hafızası sağlam olanlar için bu hikaye çok sıkıcı.
Evet, mevcut sistemi eleştirebiliriz. Eksiklikleri tartışabiliriz ancak koalisyon günlerinin karanlığında hangi bedelleri ödedik henüz unutmadık.
Seçim öncesi yaşanan tabloyu "Muhalefetin İflası" diye tanımlarsak ağır olmaz. Muhalif seçmenin psikolojisini masaya yatırmak bizim haddimiz de değil.
Masaya HDP'yi oturtmak isteyenlerin önünde artık hiçbir engel kalmadı.
Türkiye'nin etrafında ateş çemberi varken güvenlik politikalarını değiştirmek, şimdilik masanın birinci hedefi görünüyor.