Rahmetli Turgut Özal’ı ve Anavatan Partisi’ni iktidara taşıyan birçok nedenden belki de en ilginç ve çarpıcı olanı televizyonda yayınlanan ve Halkçı Parti Genel Başkanı rahmetli Necdet Calp’in “Köprüyü sattırmam!” diye bağırmasıyla hafızalara kazınan açık oturumdur. Rahmetli Turgut Özal, dünyadan örnekler verdikten sonra Boğaziçi Köprüsü’nün satılarak elde edilecek gelirle Boğaz’a yeni bir köprü yapılacağını söylemişti. Calp bunu duyar duymaz köprüyü sattırmayacağını haykırdı. Özal, köprünün milletin malı olduğunu, köprü gelirlerine endeksli tahvillerin çıkarılarak bunların satılacağını söylediyse de Calp bütün gece köprüyü sattırmayacağını tekrarladı durdu. Turgut Bay, “Sayın Calp, bakınız, köprü taş taş sökülerek bir yere taşınmayacak. Olduğu yerde duracak, hizmet vermeye devam edecek”, dediyse de Halkçı Parti Genel Başkanı köprüyü sattırmayacağını söyledi; o kadar. Seçmen sandık başına giderken bu açık oturumu konuşuyordu; sonuçta Özal tek başına iktidar oldu.
Rahmetli Turgut Bey’in Gulfstream tipi uçağı alındığında da ortalık birbirine girmişti. Rahmetli ABD Başkanlarına öykünmekten tutun da yetim hakkını yemeye kadar nelerle suçlanmıştı nelerle! Uçak sanki başbakanın özel mülküydü ve görevden ayrıldıktan sonra alıp evine götürecekti! Muhalefet bu uçağı diline doladı. Hele Demirel ki, daha sonraları devletin parasını sağa sola savurmasıyla suçlanınca,“vermişsek biz vermişiz!” diyerek şapkasını sallayarak gidecekti, uçağı da Özal’ı da yerden yere vurdu her fırsatta.
Dünyanın birçok ülkesinde cumhurbaşkanları ya da devlet başkanları saraylarda oturur görevde oldukları sürece. Özel uçakları, onlarca otomobilleri vardır. Ama görevden ayrıldığında kendi arabasına biner evinin yolunu tutar. Cunhurbaşkanı o ülkeyi, o milleti temsil eder muhalefet istese de istemese de beğense de beğenmese de. Saray da, köşk de, uçak da, araba da milletin malıdır, bir sonraki cumhurbaşkanınca kullanılır.
Demokrasiyle yönetilen ülkelerde muhalefetin görevi iktidar olmaktır. İktidar olabilmek için de iktidarın yaptığı her şeyi eleştirebilir elbet ancak eleştirdiği uygulamaların karşısına alternatifler getirmek zorundadır. “Sen tuttun saray yaptın; ben o saraydan içeri adımımı atmam!” gibi ucuz güldürülerden apartma rapliklerle muhalefet yapılmaz. Bunu duyan, “atmazsan atma; bana ne!” der; o kadar. Cumhurbaşkanlığı için Berlusconi’den alınan ve baştan aşağı yenilenen uçağın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti yazmasına rağmen, bunu bir kişinin özel mülkü gibi gösterip muhalefet yaparak iktidar olacağını sananlara kargalar bile güler.
Muhalefet salt tepki veren olarak yaşamını sürdürürse iktidar olamaz. Muhalefet yapıcı seçenekler oluşturmak zorundadır. Yani aktif olmak zorundadır reaktif değil. Sadece algı yaratarak da iktidar olmak mümkün değildir. Saray, uçak gibi gündemi en çok iki gün meşgul edebilecek yapay söylemlerle ancak zaman kaybedersiniz. Seçmen ekonomiden sağlığa, dış ilişkilerden ülkedeki huzura kadar uzanan birçok konuda muhalefetin neler düşündüğünü, iktidar olursa neler yapacağını öğrenmek ister. Sadece yapılanlara tepki vererek hiçbir yere varılmaz, seçenek ortaya koyulmadığı sürece.
Ak Parti hükümetleri 12 yılı aşkın bir süredir iktidarda. Neler yaptığına bakarak neler yapacağını da seçmen kestirebiliyor. Muhalefetse iki genel başkan değiştirmesine rağmen, iktidarın uygulamalarına seçenekler üretebilmiş değil. Sorulduğu zaman hala “arkadaşlarımız o konuda çalışıyor”, gibi ciddiyetle uzaktan yakından bağdaşmayacak, basma kalıp cümleler diziliyor önünüze. İnşallah bu “arkadaşlar” fazla mesai alıyordur, ne de olsa 12 yıldır çalışıyorlar!
Yapay “sorunlar” yaratarak, seçmenin ilgisini kısa süre çekebilirsiniz ancak oyunu alabilecek somut, ciddi, salt yıkıcı olmayan eleştirilerle ortaya çıkmazsanız muhalefet olarak yaşantınızı sürdürür günü gelince de “dalya” dersiniz!