16 Nisan’daki ‘Evet-Hayır’ referandumu ile Türkiye siyasî anlamda aslında şöyle ikiye ayrıldı: Erdoğan’ı sevenler, onu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başında görmek isteyenler ve Erdoğan’dan nefret edenler, “onu seçtirmeyeceğiz” diyenler…
Referandumda ‘Evet’ çıktı ama benim gibi tahminde bulunanların arzu ettiği yüzde 60 civarında değil. Yüzde 51, yüzde 49 gibi 2019’daki seçimde değişebilecek bir oran.
2019’un hedefi, yüzde 50+1’dir.
Aslında ilk tur için böyle. İlk turda bu hedefi tutturan olmazsa, en çok oy almış iki aday ikinci turda yarışacak. Ve en fazla oyu alan kazanmış olacak. (Yani ikinci turda yüzde 50+1 şartı yok)
‘Hayır’ cephesi, bütün hesabını Erdoğan’ın ilk turda kazanmaması üzerine yapıyor.
Bu hesabın ana stratejisi, Erdoğan’a gidecek AK Parti oylarını mümkün olduğu kadar çok azaltmak. Onun için bütün muhalefet partileri kendi adaylarını gösterecekler. Öyle ki, her biri AK Parti tabanından da oy alması söz konusu olabilecek adaylar arayacaklar.
CHP, 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanı seçimindeki yanlışı yapmayacaktır. Yani Erdoğan karşısındaki bloğun temsilcisi olacak bir aday üzerinde diğer partilerle ittifaka gidilmeyecek. CHP kendi adayını çıkaracak.
Bu noktada CHP’nin sıkıntısı şu: Muhtemelen CHP adayı, ilk turda Erdoğan’ın ardından ikinci sırada seçimi kazanacak. İşte bu isim öyle biri olmalı ki, ikinci turda AK Parti tabanından ve diğer muhalefet partilerinin seçmenlerinden de oy alabilsin.
CHP için soru belli: Kılıçdaroğlu aday olursa ikinci turda AK Parti tabanından ve diğer partilerin seçmenlerinden oy alabilir mi? Seçmen “Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu” tercihinde Kılıçdaroğlu’nu seçer mi? Çok zor…
Erdoğan karşısında tercih edilecek bir isim bulunamazsa, ikinci turda CHP, diğer adaylardan ikinci olanı tercih etmek zorunda kalacak.
İşte İYİ Parti burada devreye giriyor. İYİ Parti, başarılı olmak için değil, Erdoğan’a gidecek oyları azaltmak hesabı ile kuruldu. Erdoğan karşıtı partiler (HDP, Saadet Partisi gibi) seçime, Erdoğan’a gidebilecek oyları tutmak için asılacaklar.
İYİ Parti, şu anda estirilen vantilatör rüzgârı ile kendini avantajlı görüyor. Eğer CHP, AK Parti tabanından ve daha geniş anlamda ‘Evet’ bloğundan oy alabilecek bir aday çıkartamayıp ilk turda ikinciliği kaybederse, Meral Akşener isminin tutacağı düşünülüyor. İkinciliği kaybetmiş CHP’nin, Meral Akşener’e yöneleceği hesap ediliyor.
Sayın Erdoğan ve AK Parti, 2019’daki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini Türkiye’deki gerilimin, asırlık tartışmaların bitmesi, kararlılık ve istikrar içinde büyüme için hayatî görüyor.
Bu geniş açıdan bakıldığında AK Partili belediye başkanlarının bir kısmı için yaşananları, şahısların ismi üzerinden okumanın yanlışlığı da görülebilir.
Karşı karşıya olduğumuz mesele, Türkiye’nin temelleri ile ilgili tartışmaların bitirilmesi ile ilgili. Şahıslara takılıp kalamayız. Evet, bir takım sıkıntılar, kırılmalar, nefse takılmalar, duygusal tepkiler var. Bunlar da insanî olan şeyler. Ancak büyük fotoğrafta Türkiye’nin istiklali ve istikbali söz konusu…
CHP’nin son günlerde yeniden ısıttığı “diktatör” suçlamasına da bu açıdan bakmalıyız.
Hatırlayınız, 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 16 Nisan referandumu öncesinde de bu “diktatör” meselesi gündeme getirildi. Hem CHP, hem Batı medyası, hem de AB başkentlerinden “Erdoğan diktatör olur” yaygarası kopartıldı. Referandum öncesinde Avrupa’da sokaklarda, gazetelerde “Diktatöre hayır” pankartları taşındı, manşetler atıldı.
Şimdi bir daha düğmeye basıldı. “Saray, sultan, diktatör” saldırısı, işte bunun için bir psikolojik harp saldırısıdır…