Geride bıraktığımız acı dolu hafta insanlığımız kadar siyasi aktörlerin savrulma marjları hakkında da turnusol işlevi gördü. Her iki durumda da bir erozyon tespiti yapabiliriz.
Türkiye’nin ana muhalefet partisinin taşeron bir terör örgütünün peşine takılması, örgütle ilişkili olduğu iddia edilen kişileri aday göstereceği bilgisini yalanlamaması bir siyasi partinin gözümüzün önünde nihilizme ve intihara sürüklenişi olarak kayda geçti.
Gezi vandalizmini ve ölü seviciliğini dünyanın en barışçı eylemi olarak sunan bir kısım ‘aydın’ zevat ise açıktan Savcı Selim Kiraz’ı katleden teröristlere arka çıktı.
***
Görevini hakkıyla yapmak dışında bir kabahati olmayan savcının katledilmesini meşrulaştırmaya, ‘anlamaya’ kalkanlar oldu.
“Biz de seni seviyoruz” serlevhasının altına yazılanlar ifade özgürlüğünün terör örgütü propagandasını da kapsadığını gösterdi.
Sözde ‘merkez medya’da mukim Gezici taife DHKP-C’nin avukatlığına soyundu.
Gezi kalkışması süresince provokatif twitlerle yalan yanlış bilgiler paylaşıp halkı galeyana getiren ve Türkiye’de ciddi ciddi darbe-devrim yapacağını zannedenler ile Savcı Selim Kiraz’ın katledilmesini adalet arayışı olarak görenler aynı isimlerdi. Bu sürekliliği görmek de epey öğretici oldu.
Tahmin edeceğiniz üzere bu konvoya Paralel Yapı’nın yayın organları da katıldı. Bir kaç timsah gözyaşından sonra hızlıca müttefiklerinin safına geçti ve DHKP-C’yi aklayacak yayınlara başladı.
Savcı’yı devletin öldürdüğü tezvitarını her zamanki sinci ve yıkıcı üsluplarıyla yaymaya başladılar.
Yeni müttefiklerine sevimli gözükmek için DHKP-C propagandasına bile açtılar, metazori usullerle tiraj yapan gazetelerini.
***
Bu hafta bir şey daha öğrendik; DHKP-C’nin Berkin Elvan’ın ailesini bile bıktırdığını, adeta esir aldığını, militanlarının ölü bedenleri üzerine kurdukları söylemlerden ve cenazelerden beslendiklerini bir kez daha gördük.
Savcının katilleri ile Berkin Elvan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Ethem Sarısülük’ün adını alt alta yazarak Gezi’de ölenleri de terör örgütlerine propaganda malzemesi yapmaktan çekinmediklerini gösterdiler.
Berkin Elvan’ı, ailesini isyan ettirecek kadar hoyratça kullandılar, kullanmaya da devam ediyorlar. “Berkin ekmek almaya giderken öldürüldü” diyerek oluşturmaya çalıştıkları algıyı kendi elleriyle tersine çevirdiler. Gezi’de ölen gençleri militan listelerine kendileri kaydettiler.
***
Geçen hafta insanlığımızı da kurban ettik!
Şehit savcının terör örgütünce rehin alındığının fotoğrafı tam da teröristlerin amacına uygun olarak pek çok gazete tarafından basıldı. Eşinin, çocuklarının ve yakınlarının o fotoğrafı gördüklerinde ne hissedecekleri zerre miskal düşünülmedi.
Dahası mezkur görüntünün sosyal medyadan temizlenmesine dair mahkeme kararı olmasına rağmen tahmin edeceğiniz üzere twitter, youtube google gibi firmalar Türkiye’nin hukukunu tanımadıklarını bir kez daha göstermiş oldular.
İlgili görüntü ve videoları temizlemeye ancak kapatılma riski ile karşı karşıya kaldıklarında, Türk yetkililerin şaka yapmadığını anlayınca razı oldular. Hep beraber bir ‘şer ittifakı’ operasyonuna daha maruz kaldık.