Yazarlık yaşamım boyunca “İktidar ne der” diye düşünerek yazı yazmadım.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, genelkurmay başkanları, büyük işadamları, medya patronları, kısacası “Güç odakları ne der” diye düşünerek kalem oynatmadım.
Bu güç odaklarına hiç teslim olmadım.
Ben yazılarımı sadece “Vicdanım ne der” diye düşünerek yazdım.
Yazmak istediğim her şeyi sadece vicdanımın terazisinde tarttım.
Vicdanımın onay verdiği her şeyi de yazmaktan geri durmadım.
“Falan güç odağı ne der, filan güç odağı ne der” diye düşünürsen, bağımsız, özgür yazar olamazsın.
“O ne der, bu ne der” diye düşünürsen, muhalif de muhalefet partisi de olamazsın.
Oysa ana muhalefet denilen CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, her adım atmadan önce “O ne der, bu ne der” diye düşüyor.
“ABD ne der” diye düşüyor.
“Avrupa ne der” diye düşünüyor.
“Büyük işadamları ne der” diye düşünüyor.
“En büyük medya patronu Aydın Doğan ne der” diye düşünüyor.
Kısacası, “Güç odakları ne der” diye düşünüyor.
Böyle olunca da özgür, bağımsız adımlar atamıyor.
Kazara özgür, bağımsız bir adım atacak olsa, en ufak bir tepki gördüğünde de hemen geri adım atıyor.
Bırakın CHP’nin dışındakileri, attığı adıma CHP’nin içindeki odaklardan biri tepki gösterdiğinde bile hemen çark ediveriyor.
Attığı adıma CHP içindeki sosyal demokrat ya da ulusalcı odaklardan biri tepki gösterdiğinde, mehter takımı gibi ileri geri gidip geliyor.
Böyle bir muhalefet partisi olabilir mi?
Bir muhalefet partisinin lideri böylesine ürkek, ödlek olabilir mi?
Madem bir adım attın, o halde buna tepki gösterenlere aldırmayacaksın.
Attığın adımın arkasında duracaksın.
Sabah attığın adımdan öğlen, öğlen attığın adımdan akşam cayıp geri adım atmayacaksın.
Ya yaptığını savunacaksın ya da savunamayacağın şeyi yapmayacaksın.
Daha yaptığını savunamazsan, nasıl muhalefet olacaksın?
Daha yaptığına kendin inanmazsan, başkasını nasıl inandıracaksın?
Oysa bu ülkede demokrasi olacaksa, muhalefetin de olması lazım.
İktidarın dikkate alacağı, çekineceği, uyarıları üzerine kendisine çeki düzen vereceği güçte bir ana muhalefet partisinin olması lazım.
İktidarı denetleyecek, sarsacak, silkeleyecek güçte bir ana muhalefet partisinin olması lazım.
Ülkeyi daha iyi yönetme, halka daha iyi hizmet etme konusunda iktidarla yarışacak güçte bir ana muhalefet partisinin olması lazım.
Ama böyle bir ana muhalefet partisi yok ülkemizde.
Burası yavru muhalefet bile olamayacakların ana muhalefet olduğu ülke!
Nitekim bırakın iktidar adayı olmayı, bırakın ana muhalefet olmayı, yavru muhalefet bile olamayacak bir parti CHP.
CHP gibi yavru muhalefet bile olamayacak bir partinin bu ülkede ana muhalefetten sayılması, iktidar için büyük bir şanstır.
Onun içindir ki iktidardakiler “CHP’nin ana muhalefet olması bizim için büyük şans; Allah böyle bir ana muhalefeti başımızdan eksik etmesin” diye konuşmaktadır.
Ancak böyle bir ana muhalefet partisi, demokrasimiz için büyük bir şanssızlıktır.
Çünkü demokrasimizin muhalefet bacağı noksandır.
Bu durum değişmedikçe, tek bacaklı insan ne kadar sağlıklı olursa, tek bacaklı demokrasimiz de o kadar sağlıklı olacaktır!