Önümüzde yerel seçimler olmasa, muhalefetin üzerinde bu kadar durmaya değmez. Sallanıyorlar, nereye devrilecekleri bizi ilgilendirmez.
Ancak, Cumhur İttifakı'nın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim zaferinden sonra Türkiye Yüzyılı'nı tam anlamıyla rayına oturtmak açısından yerel seçimler çok önemli.
Şuanda CHP'nin elinde olan büyükşehir belediyelerinin kazanılması, otobana çıkmak gibi bir rahatlama getirecek.
Görünen o ki, muhalefet cephesi belini bir daha doğrultamaz.
Bunun başlıca sebeplerini sıralayayım:
1. Seçimler öncesinde "kesin kazandık, yüzde 60'la geliyoruz" algısı oluşturdular. Kazanamayınca büyük bir moral çöküntü içine düştüler. Birbirlerini suçlamaya başladılar. Özellikle CHP'li gazeteciler, yazarlar, televizyonlar şimdi Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vuruyorlar.
Halen bu çöküntünün şokundan çıkabilmiş değiller. Şokun sarsıntıları CHP'de büyük bir iç kavga başlattı. Öyle ki CHP'nin parçalanması kimseyi şaşırtmaz.
2. Kılıçdaroğlu'nun çizdiği güvenilmez siyasetçi portresi, hem CHP'yi, hem diğer muhalefet partilerinin CHP ile olan ilişkilerini berbat etti.
Kılıçdaroğlu, öylesine zikzaklar çizdi ki, şimdi geldiğimiz noktada anlıyoruz ki, sinsi siyaseti, gizli pazarlıkları yol haline getirmiş.
Hatırlayınız; takip ettiği yolu:
Önce, "adayı 6'lı masa belirleyecek" dedi.
Sonra "Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olmamalı. Bir partinin genel başkanı velev ki seçildi... Nasıl gidecek namusu ve şerefi üzerine yemin edecek ben tarafsız olacağım diye. Benim namusum ve şerefim bu kadar ucuz mu?" diye gürledi.
Sonra ne yaptı ne etti, 6'lı masada kurduğu tezgâh ile kendisini aday ilan ettirdi.
3. Akşener'in zikzakları.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de güvenilmez bir siyasetçi portresi çizdi.
O da 6'lı masada, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı dayattı. Kılıçdaroğlu'na karşı İmamoğlu ile meydanlarda kucaklaşma şovları yaptı.
En kötüsü de siyasetin ortasına pimi çekilmiş el bombası bıraktı: 6'lı masadan önce kalktı, sonra tıpış tıpış geri döndü.
Akşener, hâlâ bu tavrının kendi siyasî karakterine vurduğu darbenin farkında değil.
4. Ekrem İmamoğlu ve Mansur yavaş, en önemli Cumhurbaşkanı adayı olarak pazarlanırken, meydanlarda Kılıçdaroğlu'nun figüranı gibi dolaştırıldılar.
Seçim kaybından sadece Kılıçdaroğlu sorumlu tutulurken bu zatlar arazi oldular.
Şimdi bu iki ismin rol alacağı bir değişimi kim ciddiye alır?
5. Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu'nun siyasî hafiflikleri.
Karamollaoğlu'nun, Refah Partisi çizgisinin onurunu, izzetini yerle bir eden tutumu unutulur mu?
Kılıçdaroğlu'nun adaylığını, Saadet Partisi genel merkezi önünde ilan ettiler. Bir de Karamollaoğlu, "Kandil gecesi hürmetine" dua yaptırdı. Hele bir Saadet Partilinin, "Mücahit Kılıçdaroğlu" saçmalığı, sineleri dağladı..
Şimdi Davutoğlu ve Babacan, "CHP ile bir olmak hataydı, kendimiz girseydik daha çok milletvekili çıkarırdık" lafları yüz kızartıcı değil mi?
6. Muhalefetin artık güvenilmez, gayrı ciddi ve sorumsuz olduğuna dair en kuvvetli delil ise Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ arasındaki gizli ikili protokoldür.
Türkiye'nin siyasi tarihinde böylesine bir rezalet yoktur.
Hele Davutoğlu sorduğunda, Kılıçdaroğlu'nun önce, "böyle bir protokol yok" demesi sonra "Baktım protokol varmış" itirafında bulunması rezaletin daniskasıdır.
Herhalde aynaya baktın da "varmış" dedin Sayın Kılıçdaroğlu?
Evet, bu muhalefet daha da belini doğrultamaz...