AK Parti’nin ruhunu en iyi temsil eden kent herhalde Kayseri’dir. Muhafazakar olduğu kadar modern, geçmişe saygılı olduğu kadar geleceğe inanan bir kent.
Çocuklarının dini öğrenmesi kadar çağdaş eğitim alması için de çabalayan bir şehir.
Kayseri’nin ünü tüm Türkiye’ye yayılan işadamı Mustafa Boydak’ın deyimiyle, San Paolo ve Zürih ile rekabet eden bir dünya şehri burası.
Hilton Oteli’nde gece geç saatlere kadar süren STAR Gazetesi, Anadolu Toplantıları’nın Kayseri ayağında da toplantıya ilgi büyük.
Salonda kentin kadınlı-erkekli ileri gelenleri, üniversite ve lise öğrencileri var. Başı açık kadınlarla başörtülü kadın sayısı da eşit.
Kent, bu tip tartışmaları geride bırakmış, uyum içinde yaşamayı öğrenmiş.
Sanayide ciddi yol alan Kayseri’nin gözü şimdi turizmde...
Bu nedenle kentte hummalı bir çalışma var. Gizlenen, yok edilmek istenen tarihi eserler bir bir restore ediliyor.
Erciyes’te milyonlarca liralık bir yatırımla bölgenin en etkili kış sporları merkezlerinden biri oluşturuluyor, yarıdan çoğu bitmiş tesisler kış sporlarını sevenler için müthiş fırsatlar sunacak güzellikte.
Kentin altyapı ve ulaşım sorunu yok, hem raylı sistem, hem otobüsler mükemmel çalışıyor. Gece yarılarına kadar cıvıl cıvıl ve tertemiz bir kent.
Büyüklüğüne rağmen insanların stres yapmadığı, yaşamı biraz akışına bıraktıkları yapısı var.
Dediğim gibi, AK Parti’nin liberal, muhafazakar, demokrat ve sosyal adaletçi yanını yansıtan bir kent burası.
Yemek sonrası çay içtiğimiz küçük odada, AK Parti’nin son dönemde çoğunluğa dayalı karar ve eylemlerinden şikayetlerini seslendiriyor tamamı bu partiye oy vermiş işadamları.
Anadolu’da Kayseri ile yarışa girebilecek Gaziantep, Konya, Denizli, Antalya gibi kentler var. Bu kentleri lokomotif gibi kullanarak çevrelerinin gelişimine destek olmalarını sağlamak mümkün.
Nüfusu şişe şişe 15 milyona dayanan İstanbul’un gelecek kuşaklara sağlıklı bir büyüme ortamı sağlama imkanı giderek azalıyor.
Oysa, kentleşme ve modernleşme açısından başarı örneği olan, hemşerilerine iş ve aş imkanı veren bu kentler, hem çevredeki illere iyi bir gelişim modeli olabilir, hem de etkili eğitim merkezleri olarak çevre illerin ihtiyacı olan nitelikli işgücü yetişmesine katkıda bulunabilir.
Moraliniz bozulup, canınız sıkıldığında Kayseri’ye gidin, iyi gelecektir.
En önemli müdahillik Evren’i en çok şaşırtanı
12 Eylül darbesinin baş zanlısı olarak yargı önünde hesap veren Kenan Evren, kendisini en çok Abdi İpekçi ailesinin müdahil olma talebinin şaşırttığını söylemiş.
Ünlü bir işadamı da Çetin Emeç’in eşine çok kızmıştı, konuşup kapanmış bir konuyu gündeme getiriyor diye.
Biri Milliyet Gazetesi’nin, diğeri Hürriyet Gazetesi’nin etkin yayın yönetmeniydi.
İkisinin öldürülmesinin ardından gazeteleri el değiştirdi, patronları gazetelerini satıp medyadan çekildi.
İşin garibi, Abdi İpekçi CHP iktidarı döneminde öldürülmüş, katili Mehmet Ali Ağca o dönem için rekor denilecek kadar kısa bir zamanda yakalanmış ama 1. Ordu Komutanlığı tarafından tutuklu bulunduğu askeri cezaevinden tahliye edilmişti. Yani asker eliyle kaçması sağlanmıştı.
Abdi İpekçi cinayetinde dönemin sıkıyönetim yetkililerinin doğrudan bağı olduğunu gösteren bir olay bu aslında.
Bugün olsa, kimi köşe yazarları Ağca için de ‘kahvede okey oynayan milliyetçi duyguları tahrik olmuş’ bir genç yorumu yapardı herhalde.
Çünkü o dönemde de cinayetlerin örtbas edilmesine çabalayanlar vardı.
Evren’in müdahillik çabasına şaşırması doğal.
Çünkü İpekçi cinayeti, darbeye giden yolun en önemli taşlarından biridir.
Her şeyden önce, Adalet Partisi ve CHP’yi bir araya getirip “Büyük koalisyon oluşturmaya” çalışan etkili bir gazeteci devre dışı bırakılmıştır.
12 Eylül darbesi sadece askerin yönetime elkoyması değildir, aynı zamanda bugün örneklerini Yunanistan ve İtalya’da gördüğümüz üzere uluslararası sermayenin bu ülkeyi serbest rekabete açma, işçi örgütlenmelerinin belini kırma, öğrenci hareketlerini etkisizleştirme eylemidir.
O zaman bu eylemler askeri darbe yoluyla gerçekleştiriliyordu, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından sermaye yaptırımlarıyla yapılıyor.
İpekçi ve gazetesi askeri ve onun zorlayıcı gücünü devreden çıkaracak bir engel olarak görülmüş ve de devreden çıkarılmıştır.
Bu olayın ardından hem Türkiye’nin sermaye yapısı, hem de medya yapısı ciddi ölçüde değişmiştir.
Çünkü Türkiye dikensiz bir gül bahçesine döndürülmüştür.
O nedenle, Evren’in önce Abdi İpekçi cinayetiyle ilgili sorgulanması hayatidir.
Şaşırmasın, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım etsin bence.