Beşiktaş, UEFA’dan az bir cezayla kurtuldu zannediyorduk. Bir müfettişin itirazı üzerine cezanın kapsamı değişti, Beşiktaş bir sene Avrupa’dan yasaklandı.
CAS’a başvuruldu ama Beşiktaş yöneticileri bile durumdan çok umutlu değiller.
Beşiktaş yönetimi, seyircisi, camiası da eski yönetime tepkili.
Eski yönetimin de bir savunması var ama bu savunma galiba kimseyi pek tatmin etmiyor.
Mesele bir ölçüde şahsileştirilebilir diye de düşünüyorum; eski yönetim dedikleri Sayın Yıldırım Demirören yönetiminden başkası değil, belki biraz geriye de sarkabilir.
Bugün UEFA Beşiktaş’ın bir sene Avrupa’ya çıkmasını yasaklamış ise bu sorumluluk zincirinin başında Sayın Fikret Orman değil, Sayın Yıldırım Demirören var.
Peki aynı Sayın Yıldırım Demirören bugün hangi görevdedir?
Türkiye Futbol Federasyonu’nun başına getirilmiştir.
Bu durumu normal olarak niteleyebilecek bir kimsenin aramızda varlığına inanamam.
Bu durum kelimenin en sarih anlamıyla anormal bir durumdur.
Star Gazetesi’nde yazdığım ekonomi ve siyaset yazılarında da en çok kullandığım kelime muhtemelen “anormal” kelimesidir.
21. yüzyılda hem ekonomi, hem siyaset ama hem de futbol entegre bir sistemin parçaları olarak hareket etmektedirler.
Sistemin bir yerinde önemli bir anormallik varsa, bu anormalliğin sistemin başka yerlerini etkilememesi düşünülemez.
Aklıma gelen en somut örnek galiba insan vücudu, sağlığı konusu.
Yüksek tansiyon hastasısanız ve bu duruma çözüm üretemiyorsanız, yüksek tansiyonun vücudunuzun başka organlarına da zarar vermesi kaçınılmazdır.
Teşbihte hata olmaz derler, herkes beni bağışlasın, Sayın Yıldırım Demirören’in TFF başkanlığına getirilmesi ve UEFA’nın son kararından sonra hala orada kalması müflis bir tüccarın Ticaret Bakanı, bankasını batırmış bir bankacının Merkez Bankası Başkanı olmasına benzemektedir.
Sistemin en önemli noktasında böyle bir sıkıntı varsa, UEFA ile aramızdaki daha önemli meselelerde daha sıkıntılı sonuçlar da beklemek gerekebilir.
Bir yerde oluşan/oluşturulan anormallik olmadık bir yerden gelip yine bünyeyi vurmaktadır. Milli geliri bir trilyon dolara, dış ticaret hacmi yarım trilyon dolara yaklaşan bir Türkiye’nin artık anormalliklere de tahammülü olmamalıdır.