Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’ nu dün TRT ekranında izlerken, beynimin arkalarından kopup gelen görüntü, Prof. Dr. Turan Güneş!.. 1974 Kıbrıs Müdahalesi’nin Dışişleri Bakanı...
Nikos Sampson isimli, o dönem Atina’da işbaşında olan faşist “Albaylar Cuntası”nın Kıbrıs’taki maşası EOKA’cı 15 Temmuz 1974’te darbe yapmış, 20 Temmuz’da da Türkiye, askeri müdahalede bulunmuştu... Türkiye 22 Temmuz’da tek taraflı ateşkes ilan etti, devamında, Kıbrıs’ın “garantör devletleri”, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye Dışişleri Bakanları bir anlaşma zemini yaratmak için Cenevre’de bir araya geldiler. Süreci merhum Rauf Denktaş ile Rum lider Glafkos Klerides yürütüyordu. Görüşmeler 31 Temmuz’da tamamlandı, merhum Turan Güneş, Türkiye’ye döndü, memleket barut fıçısı, kimse geleceğin ne gösterdiğini bilmiyordu...
Turan Güneş,Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı gibi TRT’ye çıktı, inanılmaz rahat ve Türkiye’nin gücünden emin, ne yapacağını bilen bir devlet adamı portresi çizdi, hatta, Kandıralı kimliğiyle bir güzel de klarnet çaldı... Onun ekranda çizdiği karakter, Türkiye’nin üzerindeki kara bulutların dağılmasına,“devlet işbaşında” anlayışının güçlenmesine neden oldu.
Ahmet Davutoğlu’nun TRT’de sergilediği görüntü benzerdir, vatandaşın kafasındaki soru işaretlerinin dağılmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurumları ile Suriye tarafından düşürülen savaş uçağımızın olayı üzerinde çok ciddi çalıştığını anlamasına neden oldu.
“Bi’şey” olacak!..
Mesleki açıdan bir gerçeği itiraf ediyorum: Türk savaş uçağının Doğu Akdeniz’in uluslararası sularında vurulduğuna ilişkin bilgiye cumartesi günü öğle saatlerinde ulaştım, devamında hemen Ankara Temsilcimiz Mustafa Kartoğlu’nu arayarak “gelişmenin bir müdahaleye kadar varabilecek vahamette olduğunu” aktardım. Kaynağım, resmi bir makam tarafından açıklama yapılana kadar bilginin “off-the record” olduğunu söylemişti, sözümü tutmak zorundaydım... Davutoğlu, bu“hassas bilgiyi” açıkladı!.. Belli ki, bölgeyle yakından ilgili devletlerin yetkilileri ile yaptığı telefon görüşmelerinde de bu bilgiyi yalanlayacak bir başka not aktarılmamış kendisine...
Artık,son sözü söylemenin zamanıdır: Davutoğlu’nun çizdiği tablo, uluslararası hukuk içinde “savaş nedeni” olan bir tablodur. Dışişleri Bakanı’nın ısrarla sözünü ettiği“uluslararası hukuk” kavramı esasen devletler açısından bu hakkı koruma altına almaktadır...
Kaynağımızın ifadesi ile önümüzdeki dönemde “bi’şey”olacaktır, ama bu “bi’şey”in gerçek boyutlarını büyük olasılıkla yarın, Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın yapacağı açıklamayla anlayacağız...
Demokrasi ve diktatörlük...
Kabul edelim, demokrasiler, savaş kararını çok ama çok zor alırlar... Diktatörler ise, ülke içinde yaşanılan krizlerden kurtulmanın yolunu genellikle dış maceradaararlar... 1974 yılında Yunanistan’daki faşist cuntabu yolu denemişti, sonunda tarihin çöp tenekesine Türkiye tarafından yollandı... Belli ki Suriye’deki Beşar el-Esed yönetimi de benzer bir politikanın peşinde... Böyle devam ederse, Türkiye, Yunanistan’dan sonra Suriye’ye de demokrasi getirmiş bir güç olacak...
Çünkü, hiçbir diktatörlük, bir demokrasinin müdahalesi karşısında ayakta kalma şansına sahip değildir...
Beşar’la vedalaşabilirsiniz...
Artık, Beşar el-Esed’e “güle güle” diyeceğimiz bir sürece girdik. Umarım, bu, 1974 Kıbrıs senaryosu çerçevesinde gerçekleşmez... O dönemde İngiltere bizi yalnız bırakmış, NATO’lu müttefiklerimiz ve Birleşmiş Milletler Kıbrıs’ta yaşanılan kanlı darbeyi seyretmekle yetinmişlerdi. İkisinin de mekanı cennet olsun, Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan ikilisi çareyi“tek taraflı askeri müdahalede” bulmuşlardı.
Başbakan ne diyecek?..
Davutoğlu’nun sözleri, Türkiye’nin, sonuna kadar“uluslararası düzeyde” girişimlerini sürdüreceğini ortaya koyuyor.“Muhatapları bilgilendirmeye” verilen önem, bu politikanın sonucu. Eğer dünya, Doğu Akdeniz’de“daha vahim ve daha sıcak gelişmelerin yaşanmasını istemiyorsa”Beşar el-Esed’i Şam’danuzaklaştırmanın” yolunu açmak zorunda artık.
Bu bir öngörüdür: Başbakan, yarın yapacağı grup toplantısında dünyanın “yavaş ve isteksiz davranması” halinde Türkiye’nin “tek taraflı adımlar atabileceğini” dünyaya net olarak duyuracaktır.
“Yöntem” ne olursa olsun, Akdeniz’e doğru ateşlenen bir füze, Beşar’ın sonunun bu yaz geleceğini gösteriyor...
Çünkü... Türkiye,“blöfü olmayan”bir devlettir...