Cuma günü yaklaştıkça, derbi heyecanı tavan yapmaya başladı. Biraz da, bu derbinin başka derbilere benzemeyen kritik/ilginç/tehlikeli yanları var.
Malum... Fenerbahçe, tarihinin en vicdan yaralayıcı günlerini yaşıyor. Kaybederse, doğrudan düşme hattının içine gömülme riski var. Heyecanın giderek yükselmesinde, işte bu acı gerçeğin payı çok yüksek.
Aslında Galatasaray’ın durumu da pek parlak değil. Öyle ki; Fatih Terim ilk 10 haftalar itibariyle, İgor Tudor’dan daha kötü duruma düştü. Kariyerinin en başarısız günlerini yaşıyor.
Dolayısıyla; Fenerbahçe ve Galatasaray arasında “Tencere dibin kara, seninki benden kara” benzetmesi var. İkisinin de başı, fena halde dertte!
***
Şimdi soru şu: Kim sıyrılır?
Fenerbahçe Cocu’yu gönderdi ama; yaşadığı sorunun temel nedeni o değil... Kadro yeterli olmasından çok uzak. Transferler, hedefi yakalayacak düzeyde olmadığı gibi; hedefe yönlendirilecek kıvamda bile değil. Sorun burada!
Cocu’dan sonra kim gelirse gelsin, Cocu Sendromunu yaşamaya devam edecektir. Belki ocak transferleri bir miktar imdada yetişebilir. Fakat temel kurtuluş, ancak bir sezon sonraya denk düşer.
Galatasaray, rakibini bu kadar çaresiz yakalamışken; Fenerbahçe’ye karşı mutlak favori sayılabilirdi?
Ne yazık ki, hayır!
***
Çünkü Terim; kadrosu içinde takımı sabote edecek kıvamda kendini futbola vermeyenlerin varlığından söz etti. Böyle bir itirafı, hiçbir hoca bu kadar kesin, açık ve net söyleyemez. Sorun çok ciddi ve derin...
Üstelik; bir maçın ilk devre içerisinde üç futbolcusunu birden değiştirmek zoranda kalan Galatasaray, tarihinin en kritik sakatlıklarıyla boğuşmak zorunda... Gücü kırıldı,umudu kırıldı.
Sıkıntılar giderek skorlarda da kendini hissettirmeye başladı. Fenerbahçe’yi yenmesi kolay olmayacaktır.
Sarı-Lacivertliler de; zor, imkansız, hatta hayal ötesi görülecek bir zafere mutlak ihtiyaç duyuyor.