Kötü bir gündü o gün. Cumhurbaşkanı seçimi yaklaşıyordu. 49 adamımız Musul’da, ‘ne yapacağı belli olmayan’ bir örgüt tarafından rehin alındı.
Ne yapacağı belli olmayan. Çünkü örgütün şöhreti böyle. Hiçbir şey yapmıyor gibi öldürüyorlar.
Bir çiçeği koparmak bile, normal bir insanı yorar. Onlar, insanı koparıyorlar. Hiç bir şey koparmıyormuş
gibi...
Korktuk, bir şey olur diye.
Bebekler var.
Anneler var, babalar var, oğullar, kızlar var.
Diyelim, Musul’daki adamlarımız rehine.
Ya onların Türkiye’deki anaları, babaları, kardeşleri?
Bir felaketin ortasındaysanız, az çok intibak edersiniz. Felaket felakettir ama, o atmosferin yakıcı rüzgarına ruhunuz alışır.
Ama, can pareniz felakete maruz kalmışsa ve siz hiçbir şey yapamıyorsanız... Bu, daha büyük felakettir.
Çaresizlik, ağır bir şeydir. Allah kimseyi umutsuz, umarsız bırakmasın.
101 gün, lisanlar kilitlendi.
Hangi lisanlar? Elbette temiz lisanlar. Bir şey diyemedik. Sustuk kaldık.
Yeter ki, o masum insanların başına bir şey gelmesin.
Kirli diller, konuşup duruyordu, yazıp duruyordu.
“Rehine olayı bir oyun. Cumhurbaşkanı seçimi yaklaşınca IŞİD rehineleri bırakacak ve bu da Tayyip Erdoğan’a oy olarak geri dönecek.”
Bir şey biliyorsanız, yazın, bunu anlayabiliriz.
Be namussuzlar, ‘karanlığa taş atar gibi’ nasıl iftira atabiliyorsunuz?
Allah’a şükür. Yalanlarının ömrü çabuk tükendi.
Zor işti. Böyle bir örgüte nasıl laf anlatacaksınız?
Biliyorum. Sürekli temas vardı.
Dışişleri, MİT, Cumhurbaşkanı, Başbakan, insanlarımızın nerede ve ne halde olduğunu daima biliyordu.
Kaç kere sorduk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Başbakan Davutoğlu’na.
Mesele hassas. Bir şey demediler. Sürekli takipte, her dakika iyi bir haber alacak gibi beklediler.
Bir diplomasiydi, bir istihbarat çalışmasıydı.
İpin üstünde yürür gibi.
101 gün boyunca ipin üstünde yürümek büyük iştir.
Hakan Fidan, tarihi bir iş yönetmiş, tarihi bir iş başarmıştır.
Allah’tan paraleller bir şey duyup operasyonu deşifre etmedi. Dışişlerindeki konuşmaları sokağa döken turpçular -sade sokağa mı?- bunu dökmez miydi?
Bir operasyon.
Dikkatle yürütülmüş bir operasyon.
49 insanı, başka ülkedeki terör örgütünün elinden alıp evlerine, hanelerine ulaştırmak bir operasyondur.
Bana göre, 101 gün sürmüştür bu operasyon.
Yayvan bir ağız, sandalyesine yan oturmuş, işi küçümseyecek ya.
“Operasyon değil. Askeri operasyon yapılmadı.”
İyi ki askeri operasyon yapılmadı.
Askersiz olmaz. Asker vardır tabii de. Böyle bir operasyonun, insanları tehlikeye atmadan, silah kullanılmadan ikmal edilmesi, çok daha isabetli, çok daha değerlidir.
Herifler, macera istiyorlar.
Mümkünse kan!
Çünkü ‘başkasının ölümü’nü umursamıyorlar.
Başkasının hasretini, başkasının yarasını umursamıyorlar.
Çocuk, babasını bekliyor.
Korkuyordu, kimseye soramıyordu bile. Herkes, ‘merak etme gelecek’ diye geçiştiriyordu.
Babası asker mi? İşçi mi, memur mu? Hiç önemli değil. Baba o.
Gölgesinde durursun, yeter.
Ya da oğul.
Kokusunu hissedersin, yeter.
Sadece bu kadarı, o komploları kimler için yapıyorsanız, o yalanları dolanları kimler için imal ediyorsanız...
Onların gelmişinden ve geçmişinden daha kıymetlidir.
Davutoğlu’nun dediği gibi, bu bayramdır.
Mübarek olsun.