Önümde 29 Aralık 2008 tarihli Zaman’ın nüshası duruyor. Daha doğrusu gazetede yayınlanmış bir köşe yazısı.
Yazıyı kaleme alan gazetenin sıradan bir yazarı değil, bilakis medyasının politikasını mutfağında pişiren aşçısı, gemisinin kaptanı olan Ekrem Dumanlı.
O dönem tıpkı bugünlerde olduğu gibi Türkiye’nin seçim sath-ı mailine girdiği bir süreçti.
Gazetenin Genel Müdürü Ekrem Dumanlı ‘dost günlerde’ kaleme aldığı ‘Seçim stratejisi belli olmuştur gelin deşifre edelim’ başlıklı yazısında özetle şunları söylüyordu:
‘Dikkat edin bazı medya kuruluşları yoksulluk üzerine inanılmaz haberlere imza atacaklar.
Seçimin meşruiyetine gölge düşürecek uç örneklerin yer aldığı bu haberlerin gazetecilik ilkelerine binaen yapıldığını söylemek mümkün; ancak maksat farklı.
Bir, bahsi geçen dosyalar niçin bu zamana kadar bekletildi? İki, bu kadar kısa bir süre kalmışken yapılan yolsuzluk suçlamasına cevap vermek için yeterince savunma süresi kaldı mı?’
Ve yazısında, o günlerde istihbarat mı aldı yoksa muhteşem bir öngörüyle mi kaleme aldı bilemedim ‘birileri tarafından’ ortaya çıkartılacak muhtemel ‘yolsuzluk dosyaları’ için ön alıyor ve daha ortaya çıkmadan ‘güvenilir olma özelliğini kaybetmiştir’ meydan okuması yapıyordu...
O günlerde bu yazıyı okuduğumda ne hissettiğimi hatırlamıyorum ancak ‘dost günleri’ ‘dost darbeye’ çevirdikleri bugünlerde yeniden okuyunca irkildiğimi söyleyebilirim.
2008 yılında madde madde sıraladıkları dostane uyarılarını bugün ülkeyi cehenneme çevirebilmek için kendilerine strateji yapmışlar, iyi mi?
Yazıklar olsun!
Şimdi kalkıp da ‘Vallahi masumuz, yaptığımız gazetecilik, yolsuzluk iddiaları dünyanın her yerinde gazetecilerin ilgisini çeker, çünkü vatandaşın ilgisine mazhardır’ diyebilirler mi?
İyi de ‘Seçime çok az bir süre kala yolsuzluk kampanyaları yapmak çok sayıda soru işaretlerinin oluşmasına sebeptir’ diyen sen değil miydin?
Öyleyse günlerdir ‘yolsuzluk’ kalkanıyla giriştiğiniz kalkışmanın, yaşattığınız siyasi cehennemin haklı bir izahı olmalı
değil mi?
Seçime aylar kala yapılan ve 2. operasyon dalgasında cemaatin tüm işadamlarını temize çekip; Erdoğan liderliğinde ki 11 yıllık AK Parti iktidarının politikalarından memnun kalmış, memnuniyetlerini bir şekilde ifade etmiş olan işadamlarından tutun da...
Erdoğan’ın bizzat önemsediği 3. Havalimanı projesinin konsorsiyum ortaklarından Kalyon İnşaat’ın sahibi Cemal Kalyoncu gibi hatta Demiryolları’nın bazı projelerinin müteahhitliğini yapacak olan işadamlarına varıncaya kadar ‘kimse kalmasın dışarıda’ mantığıyla oluşturduğunuz gözaltı listesinin masumluğunu savunmayacaksınız değil mi?
Geçtim bunları da...
Bilal Erdoğan’ın dahi adını tutuklanacaklar listesine alan bu kalkışmanın ‘Başbakan Erdoğan’ı hedeflediğine kimsenin şüphesi kalmamışken ‘Haşa olur mu öyle şey, bizim amacımız temiz toplum’ demeyeceksiniz değil mi? Komik olursunuz.
***
Cuma akşamı Hüseyin Gülerce ağabey, nihayet vicdanının sesini dinleyip adeta “benim de bir sabrım dayanma gücüm var” diyerek twitter hesabından ‘Benim ülkemin Başbakanına içeriden dışarıdan tertip yapılmasını hazmedemiyorum’ isyanında bulundu.
Daha da ötesi ‘Savcılar ellerinde kağıtla inip bildiri okuyorsa bu davranış militanlıktır’ diye yazdı.
Kendisini telefonla aradım ve ‘Hüseyin ağabey hesabınız mı hacklendi yazdıklarınız size mi ait’ diye sorduğumda “63 yaşındayım ve ölünce Allah’a hesap vereceğim. Bunun vebalini taşıyamam. Şu anda Başbakan Erdoğan’ın Sakarya’da yaptığı konuşmayı dinliyorum” dedi.
Militanlığı sadece savcı yapmadı.
Asıl militanlık 25 Aralık gecesi İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü’nde yaşandı.
Belli ki birileri ‘haydi direnin bu iş bitiyor’ demiş.
Onlar da sabaha kadar ‘ağabeylerine’ güvenerek İstanbul Emniyeti’nde yapmadıklarını bırakmamışlar. O gece sabaha kadar neler yaşandığı da ortaya çıkacak.
Militanlığı yapan sadece elinde metin okuyan savcı değil!
Bakın o savcıyı o militanlığa nasıl teşvik etmişler?
‘Muammer senden çağrı bekliyoruz. Sen şu şu minvalde bir metin hazırla ve basın açıklaması yap. Bize de medya önünde bir çağrı da bulun. Senden sonra bizim de bildirimiz hazır bekliyor olacağız. Sana destek çıkacağız. Yalnız değilsin. Az kaldı’ diyen ve savcı Muammer Akkaş’a militanlık yaptıran HSYK içerisindeki ‘ağabeyler’in kimler olduğu ortaya çıkacak.
Başbakan Erdoğan meydanlarda günlerdir boş yere ‘Bu kirli oyunun arkasında kimler açıklayacağız’ demiyor.
Az kaldı bekleyin.
Yargı bağımsız, hukuk kutsaldı, değil mi?