Hükümet ve Maliye Bakanlığı teknik anlamda bütçeyi yaparlar ama bu bütçenin giderleri ve gelirleri nihai olarak anayasal ilkeler çerçevesinde TBMM’de belirlenir.
Sayıştay’ın yerindelik denetimi yapıp yapmaması gerektiği çok önemli bir siyaset tartışmadır ama unutmayalım TBMM’nin de esas görevi vergi gelirlerinin harcama alanlarının yerindelik denetimini yapmaktır.
Oysa, özellikle bazı bakanlıklar, müsteşarlıklar için TBMM’nin söz konusu yerindelik denetimini ne ölçüde yaptığı çok kuşkuludur.
Alper Görmüş’ün Deniz Kuvvetleri eski komutanı Özden Örnek’in anılarından oluşturduğu “İmaj ve Hakikat” kitabının kanımca en önemli sahifesi dönemin TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı’nın Özden Örnek’i ziyareti ve bu ziyaret sonrası Örnek’in aldığı notlardır.
Özden Örnek, bir kuvvet komutanı olarak, AK Parti milletvekili olan TBMM Milli Savunma Komisyon Başkanı’na askeri harcamalara ilişkin bir soru, bir yorum sorar, Komisyon Başkanı’ndan aldığı cevap çok ilginçtir, Türkiye siyasetinin, isterseniz vesayet süreci de diyebilirsiniz, bir özetidir.
Başkan, Özden Örnek’e bu işlerle ilgilenmediklerini (mealen yazıyorum), zaten çok da yetkileri olmadığını söyler.
Misafirler ofisten çıktığında Özden Örnek bile bu işe çok şaşırdığını, Milli Savunma Komisyon Başkanı’nın nasıl böyle bir yanıt verdiğini anlayamadığını yazar; gerisini siz düşünün artık.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bütçesi 11 Kasım günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü, bu yazıyı Star’da okuduğunuz saatlerde de (16 Aralık) muhtemelen TBMM’de görüşülüyor olacak.
Bu yazılı özellikle bugün neden yazıyorum?
MSB bütçesinin bütçe hukuku tekniği anlamında Komisyon’da ve Genel Kurul’da görüşülmesinde bir sorun olmaz herhalde ama sorun bu görüşmelerde nelerin konuşulmadığında, başka bir ifadeyle de Komisyon’un, TBMM’nin etkinlik denetimindedir.
Geçenlerde bir internet sitesinden öğrendim, Fransa ordusu 230 bin kişiden oluşuyor ve bu miktarın elli bini sivil personel, asker sayısı sadece 180 bin.
Ve, son günlerde de uygulanan sıkı maliye politikaları neticesinde, sivil personelde on beş bin, askeri personelde ise yirmi bin kişilik bir indirime gidiyorlar.
Unutmayalım, Fransa ordusu öyle İsviçre ya da İsveç orduları gibi bir ordu değil, Avrupa’nın, İngiltere’nin arkasından, ikinci büyük ordusu ve sürekli olarak, eleştirirsiniz, eleştirmezsiniz, kıtalararası askeri operasyonlar yapıyorlar, geçen sene Mali’ye girdiler, hala çıkmadılar, bu günlerde de Orta Afrika Cumhuriyeti’nde askeri operasyon yapıyorlar.
Malum, bizim TSK ise, asker sayısı olarak, Fransa ve İngiltere ordularının toplamının yaklaşık iki katı.
Biz siviller yani bütçenin gerçek sahibi olan vergi mükellefleri ise bütçelerin hukuki denetimi kadar nedense yerindelik denetimi ile hiç ilgilenmiyoruz.
Kimse, TSK’nın bu kadar kalabalık bir ordu olmasını sorgulamıyor, sorgulayamıyor zira siviller bugüne kadar bu konularla teknik bir yeterlik düzeyinde ilgilenmediler.
Siviller olarak biz etkin bir savunma gücünün ülkemiz için kaç kişi gerektirdiğini bilemiyoruz zira bu konularda hiç çalışmadık; sivilleşme sloganı altında asker sayısını açık eksiltmeye çıkarıyoruz kendi aramızda ama bu durumun özeti biraz “at, at söyle”den öteye geçemiyor.
Asker de bu bilgi tekelinden çok memnun, istediğini sivile dayatıyor.
Türkiye’de askeri vesayetin kalbi askeri konularda sivillerle asker arasında mevcut bilgi asimetrisine, farkına dayanır, bunu unutmayalım, daha doğrusu öğrenelim, iyi görelim.