Önceki hafta “Suriye’de kimin eli kimin cebinde” başlığı altında bazı ilişkileri sorgulamıştım.
Rusya’nın Afrin bölgesinde PYD/YPG ile ‘ortak operasyon odası’ kurduğu netleşti.
Neden Afrin?
Afrin, PYD’nin Fırat’ın batısında, Hatay sınırında kanton ilan ettiği tek bölge. Doğuda elinde tuttuğu Kobani bölgesiyle arasında DAEŞ’in ve ılımlı muhaliflerin bölgeleri var. Hedefi bu bölgeleri de ele geçirerek Afrin’le birleştirmek.
Böylece Akdeniz’e 15-20 kilometrelik bir mesafe kalacak.
Burada önemli sorular var:
1- PYD, DAEŞ’in bölgesine tek başına girebilir mi?
2- Giremezse kimden destek alır?
3- Destekle girdiğinde Afrin’le aralarında kalan bölge için ılımlı muhaliflerle de savaşır mı, yoksa birleşme projesini iptal mi eder?
4- ABD öncülüğündeki ‘koalisyon’, Rusya ve Şam’daki Esad rejimi buna nasıl bakar?
Analiz edelim:
PYD tek başına DAEŞ bölgesine giremez. Zira hem yeterli gücü yok; hem de Arap nüfusun yoğun olduğu bu bölgeyi kontrol etmeleri imkansız.
Destekle girebilir mi, evet...
Zira Kobani bölgesinde de DAEŞ’e gücü yetmemiş, ABD öncülüğündeki ‘koalisyon’ havadan destek vermiş, yetmemiş Türkiye’nin topraklarından geçişine izin vermesiyle Barzani’nin Peşmerge güçleri Kobani’ye girmişti.
Ancak Fırat’ın batısı için bu destek ‘koalisyon’dan gelmedi. Bunda Türkiye’nin ‘kırmızı çizgi’ çekmesinin etkisi büyük ama koalisyon lideri ABD de zaten istekli değil. Zira bölgedeki Sünni Arap nüfus, hemen batısında Arap ve Türkmenlerden oluşan ılımlı muhaliflere yakın. Koalisyon da, Türkiye’nin ‘bölgeyi ılımlı muhalifler kontrol etmeli’ tezine destek veriyor.
Ayrıca koalisyon, daha önce PYD’nin kontrolüne verdiği Arap nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yapılan ve uluslararası insan hakları raporlarına giren ‘etnik-ideolojik temizlik’in yeniden olmasını istemiyor.
PYD-Rusya işbirliği o yüzden önemli.
Rojava ve Kobani bölgesinde ABD işbirliği ile önündeki DAEŞ hedeflerini havadan bombalatarak ilerleyen PYD, Fırat’ın batısındaki DAEŞ bölgesini de Rusya’ya bombalatarak ilerlemek istiyor.
Sadece DAEŞ bölgesinde değil.
Zira bu durumda Afrin’le arada kalan Arap ve Türkmen ılımlı muhaliflerle karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz.
Rusya da, destek verdiği Esad rejimi de bunu istiyor.
Zira bölgeden hem DAEŞ, hem de Arap ve Türkmen muhalifler temizlenecek!
Kalan ‘sivil’ temizliğini de PYD daha önce olduğu gibi köyleri boşaltıp insanları Türkiye’ye göç ettirerek yapacak!
Rojava ve Kobani’de olduğu gibi...
PKK-PYD- HDP tarafından bakıldığında, bu başarıldığında Akdeniz’e iki adım mesafede bin kilometreye yakın bir şerit ‘PKK devleti’ haline getirilebilir; Esad-Rusya da bu emeği karşılıksız bırakmaz, Akdeniz’e bir karayolu, bir boru hattı açılmasına izin verir. Eh, bugün DAEŞ’in Esad üzerinden dünyaya pazarladığı petrol de bu ‘ülke’yi abad eder!
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Moskova ziyaretini bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Bu ziyaret ‘uçak krizi’ olmasaydı da yapılacaktı.
Zira terör örgütü PKK’nın Suriye’de PYD ve YPG ile yapmaya çalıştığı proje, Türkiye’de HDP ve YDG-H ile yapmaya çalıştığından farklı değil: Kantonlaştırma!
Bu hedef beraberinde baskı ve göçe zorlamayla muhaliflerden ve etnik farklılıklardan arındırma süreçlerini de getiriyor.
ABD, İngiltere gibi ‘Batı’yı özetleyen ülkeler PYD/YPG ile ‘taktik işbirliği’ içinde. Zira sahada Amerikan piyadesi yerine PYD’nin olması çıkarlarına uygun.
Ancak PYD’nin aynı anda hem ABD-İngiltere, hem Rusya’ya nasıl piyadelik yapar?
Üstelik hem bu Batı, Rusya’ya Ukrayna/Kırım nedeniyle ambargo uygularken!
Yine üstelik Rusya da, Suriye’ye gönderdiği savaş uçaklarını bütün Batı Avrupa’nın, yani NATO sınırlarının çevresinden dolaştırarak gözdağı verirken!
Ya PKK ve alt örgütleri büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak;
Ya da Batı ile Rusya arasında tarihin en büyük kayıkçı kavgası var!