ABD’li tanınmış bir oyuncu, Rusya’ya gidiyor, Moskova sokaklarında dolaşırken Suriyeli bir aile görüyor. Soğuk havada kaldırımlarda yaşayan bu aileye yaklaşıp küçük çocuklar ve anneyle konuşmaya başlıyor.
Konuşmanın içeriği, “neden ülkenizi terk etmek zorunda kaldınız” ya da “Rusya sığınmacılara ve mültecilere ev sahipliği yapmıyor mu” şeklinde değil. Daha çok kaldırımda doğum yapmış bir sokak köpeğinin yeni doğan bebeklerinden en güzel olanını seçmeye çalışan biri izlenimi veriyor.
Hollywood sanatçısı, önce çocuğa bu kötü koşullarda yaşamayı hak etmeyecek kadar “iyi bir çocuk” olduğunu söylüyor. Bir çocuk nasıl kötü olabilir onu anlamak zor olsa da, bu mantıktan yaramaz, huysuz ya da sanatçının estetik anlayışına uymayan bir çocuğun kaldırımlarda kalabileceği sonucu çıkıyor.
Çocuğun ailesini terk ederek hayatında ilk kez gördüğü bir başka kadına koşmasını başaramayan sanatçı, anneye yöneliyor. Bu çocukları bu sefil koşullarda yaşatanın bizzat kendisi olduğunu ima eden cümleler kuruyor. Sonra kendisinin çok daha iyi koşullar sağlayabileceğini söyleyerek çocukları istiyor.
İnsan pazarlığı
Çocukların koşullar yerine aileleriyle birlikte olmayı tercih ettikleri gibi bir bilgiden katiyen haberi olmayan bu sanatçı, “iyi kalpli yıldız” sıfatıyla anılabileceğini hesaplamış olabilir. Belki BM iyi niyet elçisi Angelina Jolie’nin yerini almak istemiştir; işin bu kısmı sanatçının sorunu. Ancak, yoldan geçerken beğendiği bir insanı, küçük de olsa, alıp evine götürebileceğini sanmak nasıl bir algı dünyasında yaşadığı sorusunu haklı kılıyor.
Çocukları istenen anne, onları vermeyi reddediyor. Bunun üzerine sanatçı, anneyi de ABD’ye götürmeyi teklif ediyor ama kocasını istemediğini söylüyor. Yani, kadının çocuklarının geleceği için kocasını terk etmesini istiyor. Ne kadar insani bir yaklaşım!
Anne tüm teklifleri reddedince, sanatçı onu insan kaçakçılığıyla suçluyor. Diğer bir ifadeyle, kadının gerçek anne olmadığını, bu çocukları çalıştırdığı, kullandığını söylemiş oluyor. Kısacası, “Sen de bunların annesi değilsin, ben de; o halde bende kalsınlar” diyor. Kendisi insan pazarlığı yaparken, başkasını suçlamayı da doğal buluyor.
Sorumluların suskunluğu
Bu suçlamanın üzerine, sanatçı yumruğu yiyor ve ağlayarak bu süreci sosyal medyadan paylaşıyor.
Matah bir olaymış gibi bu süreci sosyal medyadan paylaşmak da ayrı bir zihni arka plan tartışması. Ancak daha vahim olan kadının çocukları vermemesinin bir şikayet konusu olarak görülmesi. Velev ki kadın çocukların annesi değil ve gerçekten çalıştırıyor. O zaman sanatçının insani vicdanı, bunu Rus yetkililere bildirmek şeklinde de çalışabilirdi. Aklına bile gelmemiş olmasına şaşırmamak gerek. Zira, bu bakış açısı aslında son derece yaygın ve olay sadece örneklerden birisi. Afrika’daki yaralı aslan yavrularını alıp ülkesine götürüp üzerine de belgeseller çekerek “insanlık için yapılan büyük fedakarlık” mesajları verilmesinden bir farkı yok.
Olayın Rusya’da yaşanmış olması ise meselenin diğer bir can alıcı kısmı. Türkiye’deki, Ürdün’deki ve Avrupa’daki mülteciler sürekli ele alınırken ve tartışmalara konu olurken Rusya’dakiler hakkında fazla bilgi edinmiyor olmamız, üzerinde çalışılmasını hak eden bir konu gibi gözüküyor. Üstelik Rusya’da sadece Suriyeli değil, başka ülkelerden gelenler de var.
Geçmişteki gibi günümüzde de göç dalgalarının oluşmasında büyük sorumluluğu olan Rusya’nın, katiline aşık olurcasına kendisine sığınanlar için ne tür fedakarlıklar yaptığını bilmek epey yararlı olurdu.