Her şakada bir ciddiyet payı vardır. Başbakan Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile ortak basın toplantısında söylediği sözlerin şaka olduğunu düşünenler bunu unutmasın. Ancak “Bizi Shangay İşbirliği Teşkilatına alın” sözünde batı ittifakından kopma eğilimi veya “Avrasyacılığa yönelim” işareti görmek hayalci bir yorum.
Türkiye’nin bu konudaki tutumu tam da Başbakan Erdoğan’ın esprili sözlerinde ifade edildiği şekilde “Avrupa Birliği ile ilişkilerinin alternatiflerinin de mevcut olduğunu” göstermektir. Ama bu topyekûn batı dünyasıyla olan tarihî ilişkilerimize bir alternatif aradığımız anlamına gelmez. Atlantik ittifakı içindeki konumumuzu terk etmeyi de gerektirmez.
Zaten Shangay İşbirliği Teşkilatı’nı Avrasyacı bir ittifak zannetmek yanlış. Mesele şu: Rusya artık küresel iddiaları olan bir imparatorluk değil. Bunun için kendi sistemini dünyadaki egemen batı sistemine entegre etmek zorunda. Bunu da -tıpkı- Türkiye gibi- en iyi Avrupa Birliği kanalı üzerinden gerçekleştirebileceğini biliyor. ABD de bunu biliyor ve bu projeyi destekliyor. Ne var ki Türkiye gibi bir ülkeyi bile sindiremeyeceğini düşünerek bizi epeydir “başka türlü bir ilişki”ye razı etmeye çalışan Avrupa’nın devasa Rusya’yı sindirebileceğini düşünmesi iyice zor. Haddizatında Rusların batı sisteminin hedefleriyle çelişen ve çatışan bölgesel milli politikaları da var. Gerek Ukrayna’da gerekse Gürcistan’da ve hatta doğu Avrupa’da bunu gözlemlemek mümkün. Yani batı dünyasıyla ilişkiler arzu edildiği kıvamda yürümüyor pek.
Dolayısıyla mevcut batı sistemine kolayca yem olmayacağının ifadesi anlamında birtakım politikaları var Moskova’nın. Shangay İşbirliği Teşkilatı girişimi de iştebu bağlamda anlam kazanıyor. Atlantik sistemine karşı yükselmekte olan Pasifik sistemini temsil eden Çin alternatifini gösteriyor. Gerekirse bu alternatife yöneliriz sopasını aba altından gösteriyor. Ancak bildiğiniz gibi aktive olmuş bir seçenek değil bu. Birleşik Devletler Topluluğu kadar bile aktif değil.
Diğer yandan Türkiye ile Rusya’nın iyi ilişkiler içinde olması iki tarafın da yararına. Ama iki ülkenin de tarihten ve bulundukları coğrafi konumdan kaynaklanan özellikleri stratejik bir ittifak içinde olmalarına engel. Jeopolitik şartlar iki ülkeyi müttefik olmaktan ziyade rakip olmaya zorluyor. Türkiye’nin Atlantik ittifakı içinde yer almasının bile aleni Rus tehditleri yüzünden gerçekleştiği hatırlanırsa, batılı müttefiklerimizin bencilliklerine kızıp -yakın geçmişteki bazı saf paşalarımız gibi- Avrasyacılık siyasetini alternatif gibi görmenin saçmalığı kolayca anlaşılabilir. Zaten Aleksander Dugin’i okursanız, Rus Avrasyacılığının Türkiye’ye biçtiği rolün bizim açımızdan pek de şerefli bir seçenek olmadığını görürsünüz. Atalarımızın “Ayıdan post olmaz, Moskof’tan dost olmaz” sözünü jeopolitik realitelerden bağımsız bir anlamda söylemediklerini idrak edersiniz.
Evet, Türkiye batı sisteminin dışına çıkmak gibi bir arzuya sahip değil. Bunu düşünmek gerçekçi de değil. Ama batı dünyasının tek başına dayattığı ilişki standartlarına mahkûm olmadığımızı, birçok alanda farklı alternatiflere sahip olduğumuzu göstermenin de zararı yok, faydası var. Çin füzeleri meselesinde olduğu gibi... Siyasi ittifakımızın hatırına bazı ihtiyaçlarımızı batı ülkelerinden temin etmemiz belki düşünülebilir ama bunları daha pahalıya almak zorunda olmamalıyız. Üçüncü dünya ülkelerinin batı dünyasıyla ilişkileri çoğunlukla böyle yürüyor ama Türkiye artık bu ilişki modelini taşımak zorunda olan bir ülke değil.
Bu bakımdan Shangay İşbirliği Teşkilatı içinde yer almamız da yanlış bir politika olmaz. Ama bu türden alternatifleri elde bulundurmak elimizi güçlendirmek içindir. Nasıl ki elimizde tuttuğumuz silahlar öncelikli olarak karşı tarafı caydırmak içinse, o silahları muhakkak kullanmamız gerekmiyorsa siyasi ve ekonomik işbirliği alternatiflerini de derhal kullanıma sokmamız gerekmez. Dolayısıyla Rusya’nın bile elinde tuttuğu ama gerçek anlamda kullanıma sokmadığı Shangay İşbirliği Teşkilatı alternatifini -veya benzer diğer alternatifleri- bizim de hemen kullanıma sokmamız gerekmez. Kimse merak etmesin.
Tabii, şartlar gerektirirse eldeki silah ister istemez ateşlenir. Ondan da kimse şüphe etmesin.