24 Kasım’da hava sahası ihlali gerekçesiyle düşürülen Rus uçağının ardından Moskova Türkiye’ye karşı yaptırım arayışları içine girince Türkiye’de de mukabil çabalar görüldü. Bazı kanaat önderleri Rusya’yı rahatsız etmek amacıyla boğazlardan geçişi düzenleyen 1936 tarihli Montreux Sözleşmesini masaya yatırma teklifinde bulundu. Neyse ki gazete ve televizyonlara yansıyan bu tartışmayı ne Ankara ne de Moskova ciddiye aldı da iki ülke arasında bir başka gerilim hattı daha açılmadı.
Böylesi bir tartışma siyaset sahnesine taşınmış ve yeni bir gerilimin konusu olmuş olsaydı, doğacak gerginlikten, ama hepsinden önemlisi Montreux Sözleşmesi’nin revize edilmesi çabasından en çok zarar görecek taraf Türkiye olacaktı. Türkiye büyük bir olasılıkla kendisine hak tanıyan pek çok imkandan feragat etmek zorunda kalacaktı. Rusya da Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin savaş gemilerine getirilen kısıtlamalar kalkabileceği için rahatsız olacaktı.
***
Bilindiği gibi Sözleşmenin savaş gemilerinin geçişini düzenleyen kısımları Karadeniz ve Akdeniz’de hakim olan güçler arasında denge kurmakta, Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin bazı türden gemilerinin geçişine, sayısına ve ağırlığına kısıtlama getirmektedir. Montreux Sözleşmesi’nin revizyon çabalarının başarıya ulaşmamasıyla çökmesi halinde yerine 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin uluslararası boğazlardan geçişi düzenleyen maddeleri geçeceği için bu kısıtlamaların kalkması söz konusu olabilir.
Bu da müzakere aşamasında Rusya’yı doğal olarak rahatsız eder. Moskova bundan 80 yıl önce elde etmiş olduğu güvenlik garantilerini kaybetmek; Amerikan gemilerini, NATO donanmalarını Gürcistan’daki, Ukrayna’daki, hatta Suriye’deki gibi kriz anlarında kıyılarına yakın mesafelerde seyrederken görmek istemez. Kıyıdaş olmayan ülkelerin uçak gemilerinin, denizaltıların geçişine getirilmiş kısıtlamaların kalkmasını arzu etmez.
Ancak kıtalararası balistik füzeler çağında, seyir füzeleriyle Hazar’dan Suriye’deki hedeflerin vurulabildiği bir dünyada yaşadığımızı da unutmamalıyız. Müzakerelerde başarısız olup da Montreux’de elde ettiği haklardan mahrum kalsa bile Rusya çok üzülmez. Nihayetinde kendi gemilerinin Boğazlar bölgesinden geçişine herhangi bir kısıtlama getirilmesi söz konusu değildir. Montreux Sözleşmesi’nin ilk maddesinde ifadesini bulan ulaşım özgürlüğü ilkesinin değiştirilemeyeceği kayda geçirilmiştir.
Ticaret gemilerinin geçişine bugünkünden daha fazla engel olunması imkansıza yakındır. Rus savaş gemilerinin geçişine getirilmiş bildirim yükümlüğü, sayı kısıtlaması gibi engeller de Türkiye’nin güvenlik beklentilerinin aleyhine kalkacaktır. Ayrıca Türkiye boğazlarından geçişi düzenleme yetkisini belli sınırlar içinde kendisine tanıyan, dolayısıyla da barış zamanında dahi kendisine önem atfedilmesine neden olan önemli bir stratejik kozdan da fedakarlık etmek zorunda kalacaktır.
***
Fakat Montreux Sözleşmesi’nin çökmesi olasılıklardan sadece biridir. Diğer olasılık büyük devletler arasında varılacak bir mutabakatla Rusya’nın çıkarlarının korunduğu, ama Türkiye’nin çıkarlarının feda edildiği bir düzenlemenin hayata geçirilebilecek olmasıdır. Türkiye’nin özgül ağırlığının bazıları kendinden, bazıları dışındaki nedenlerden dolayı pek de fazla olmadığı böylesi bir dönemde Montreux gibi hassas konulara girmemesi menfaatinedir.
Zaten yapılması gereken Rusya ile olan ilişkilerde yeri gerilimler, yeni fay hatları yaratmak değil, çözümler üretmek olmalıdır. Umarım 2016 Türkiye için sadece Rusya ile olan ilişkilerindeki sorunlarını değil, diğer pek çok alandaki sorunlarını da aştığı bir yıl olur. Komşularıyla da, kendisiyle de barışır. Anayasa değişikliğini beklemeden ifade özgürlüğü başta olmak üzere tüm özgürlükleri taraf olduğu sözleşmeler çerçevesinde sonuna kadar sağlar...