RTÜK uzmanları 7 Mart 2014’te bir rapor hazırladılar. Rapor Şefkat Tepe diziyle alakalıydı. Orada Şefkat Tepe dizisinin yayınlanmaya başladığı günden beri medya ve siyaset dünyasından birtakım isimleri ima yoluyla hedef gösterdiğine işaret edildi. Raporda, “Dizinin hemen hemen her bölümünde ‘Bilmem nereli; Rasim Ozan Kütahyalı, Cüce Lakaplı Yazar Yeni Şafak Yazarı Cem Küçük, Sarıçiçek Mustafa Sarıgül, Tersliler İranlılar, Soylu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Adalı Abdullah Özalan, CCK: KCK’ gibi şahıs ve örgütlerine yönelik imalar bulunmaktadır” denildi.
Ayrıca FETÖ’nün kanallarından birinde Tek Türkiye isimli bir dizi yayınlanmıştı. Orada Tahşiyeciler’den bahsedilerek o grubun El-Kaide’yle bağlantılı olduğu açık açık söylenmişti. Yakın zamanda çıkan Tahşiye iddianamesinde, atıf yapılarak bu dizinin bir operasyon aracı olarak kullanıldığı belirtilmiştir. İddianamede şöyle yazıyordu:
“Gerek şüpheli Fethullah Gülen’in konuşması gerekse fiilen yayın politikasını belirleyip yöneticisi olduğu Samanyolu televizyonunda müştekiler kasteder şekilde açıklamalar yapması sonrasında da yine şüpheli Gülen’e bağlı diğer basın ve yayın organlarında herhangi bir algı oluşturulmasına yönelik haber ve yayınlar yapılmıştır. Şüpheli Ekrem Dumanlı’nın Genel Yayın Yönetmeni olduğu Zaman gazetesinin 08 Nisan 2009 tarihinde, şüpheli Dumanlı tarafından kaleme alınan, imzasız editör yazısında ‘Tahşiye’ grubuna ilişkin açıklamalar yapmıştır.”
Yani bir televizyon kanalı üzerinden bir gruba terörist iması yapılmıştı. Dün Milli İstihbarat Teşkilatı “Tahşiye Grubu”yla ilgili bir basın açıklama yaptı. Açıklamada Tahşiye Grubu lideri Mehmet Doğan’ın “Şuayp bin Salih” olarak adlandırdığı Bin Ladin’i “Mehdi’nin komutanı”, “El-Kaide’yi ise Mehdi’nin Askerleri olarak izah ettiği belirtiliyor. Mehmet Doğan’ın dinlerarası diyaloğu tasvip etmediği, Yahudilik ve Hıristiyanlığa hizmet ettiği de not olarak düşülmüş.
MİT’in açıklamasının en çarpıcı kısmı ise son bölüm. Söylem bazında dile getirilen El Kaide ve Usame bin Ladin sempatizanlığının şiddete ya da silahlı teşkilatlanmaya dönüştürülmediği ve Tahşiye Grubu’nun kayda değer herhangi aktivitesine rastlanmadığı not düşülmüş.
MİT’in bilgileri net. Ama FETÖ bu grubun şiddet yanlısı, bomba ve silah taşıyan bir yapılanma olduğunu iddia etmişti. Bunu da medyası üzerinden yaptı. FETÖ gazete ve televizyonları bir operasyon gibi kullanılmıştı. Böylece masum insanların hayatları karartılmış, suçsuz insanlar hapse atılmıştı.
FETÖ medyası Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için son iki yıldır büyük çaba veriyor. Yaptıkları yayınlar tam bir terör medyası havasında. Aslında bu kanallara çıkan cemaat mensubu olmayanlar alenen FETÖ’ye meşruiyet verme amacına hizmet ediyorlar. Akın İpek’e yapılan haklı operasyonda FETÖ kanalları örgüt mantığıyla hareket ettiler ve suç işlediler.
Tek Türkiye, Şefkat Tepe gibi diziler, 17-25 Aralık darbe girişimlerinde FETÖ medyasının yaptığı yayınlar kumpasın bir parçasıydı. Seçilmiş meşru hükümeti yıkmaya teşebbüstü. Savcılarımız bunun hesabını soruyor, soracaklar.
Dolayısıyla Digitürk’ün kendine ait platformdan FETÖ kanallarını çıkartması yerindedir. Turkcell TV benzer bir adım atmıştır. Şimdi aynı hareketi Türksat ve Tivibu’nun da yapması gerekir. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Milli güvenlik bunu gerektirir.
Gazetelere gelince. FETÖ’nün gazetesi de olamaz. Ben olsam gazetelerine de el koyarım. 6415 sayılı “Terörizmin Finansmanı Hakkında Kanun” gazetelere de el koymayı gerektiriyor. Zaten eninde sonunda gazetelerine de el konacaktır. Öyle olduğunu hep beraber göreceğiz. Türk devleti terör faaliyeti yapan hiçbir medya kuruluşuna da müsaade etmeyecek, hukuk içerisinde gerekeni yapacaktır.