Sümbül Dağı’nın göbeğinde, Zap Suyu’na taş atım mesafesinde, yıllar yılı üniformalı/üniformasız devlet memurlarının sürgün yeri, nüfusunun çoğunluğu devşirme, ne yazık ki yıllardır adı terörle anılan bir il Hakkari. PKK kaçakcılarının sığınağı, soluklanıp karnını doyurduğu bir yerleşim merkezidir de, çeşitli polis ve MİT raporlarına göre. En büyük ilçesi Yüksekova’daki uyuşturucu trafiği Afganistan’a kadar uzanır. Hakkari’de Murat 124 tıngır mıngır dolanırken, Yüksekova’da Mercedes boldur hatta zaman zaman bir iki de Ferrari bile görebilirsiniz. Hakkari’de bana çok ilginç gelen, zaman zaman sokakta gördüğünüz Avrupa’lı, Amerika’lı turistlerdir(?). Hemen hepsi de pek güzel Türkçe konuşur; güler yüzlü, sokakta dolanan bebelere sunacak ciklet, çukulata eksik olmaz ceplerinden...Sık sık da AT ve ABD’li diplomatlarla sözde gazetecileri görmeniz de mümkündür.
Peki bu yöre neden böylesine duyarlı bir yaradır ve neden tedavi edilemez bir türlü?
TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonun (2006) tutanaklarına ek, MİT yetkililerinin yöreyle ilgili raporları biraz olsun ışık tutabilir bu soruya.
1. Şemdinli Yüksekova genel hatlaryla çok hasssas bir alandır. Terör örgütünün Botan ve Zagros adı altında ik yapılanması vardır; silahlı gücüyse bin civarındadır.
2. Yörede 15 aşiret, bunların kolları, kabileleriyle ve İran-Irak’la çok bağlantılı, iç içe geçmiş, aile, akraba bağları güçlü bir yapı söz konusudur.Bu aşiretlerin üzerinde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Celal Talabani’nin etkisi çok büyktür. Yani KDP ya da Talabani’nin başlattığı bir hareketlilik kısa zamanda bu bölgeye yansır.
3. Feodal yapı hiç kırılmamış, toplumsal, ekonomik, ticari ilişkileri belirler. Şemdinli PKK’nın 1984 yılında ilk eylemini gerçekleştirdiği yerdi. Çünkü Şemdinli köprüdür, bir çok sorunla yıllar yılı boğuşmakta, etkileşime çok açıktır.
4. Geçmişte Barzani-Talabani ikilisiyle bağları güçlü olan aşiretler günümüzde PKK’yla iletişim içindedir. PKK yöredeki her türlü ranttan, İran-Irak bağlantılarından yararlanmaktadır. Bölge PKK için vaz geçilmezdir.
5. Yüksekova’da inanılmaz bir rant vardır. Afganistan’dan başlayıp gelen, Avrupa’ya Amerika’ya uzanan uyuşturucu trafiğinden elde edilen bu rant PKK’yı ayakta tutan en önemli unsurdur.
PKK 1984’de eyleme geçmeden önce bütün aşiretlerle görüşmüş onları enine boyuna tahlil etmişti. Eğer aşiretlerden kaynaklanan yöreye egemen feodal yapı kırılabilseydi PKK’nın bölgede barınması mümkün olmazdı. KDP ve Talabani’nin KYB’sinin yıllarca uğraşarak oluşturduğu Kürtçülük bilincini PKK sömürmeyi becermiştir. Ne var ki bu gün, Şemdinli-Yüksekova-Hakkari halkı artık PKK’dan bıkmaya başlamıştır. İlk eylem yılı 1984’den bu yana her yılın “kurtuluş senesi” olacağını söyleyen, canı istedi mi Türk-Kürt ayırımı yapmadan kurşun sıkan terör örgütünü en çok rahatsız eden “Barış Süreci”idi. Başlangıçtan bu yana süreci baltalamak için yoğun çaba harcayan terör örgütü, bölgedeki sorgusuz-sualsiz boyun eğmenin bittiğini görmenin, eylemlerinin sorgulandığına tanık olmanın rahatsızlığını yaşamaktadır. İnsan ve kaynak kayıpları gün geçtikce arttığından, bölgede halkı denetleyebilmek için şiddet estirmekte, en küçük bir itiraza bile mermi yakmaktadır.
HDP eş başkanları ve partinin sözcüleri de yöredeki mutsuzluğun bilincindedir. Leyla Zana’nın Cumhurbaşkanı’yla oturup görüşülmei gerektiği konusundaki açıklaması bile Demirtaş’ı çok rahatsız etmiştir. Zana, yöre halkının isteklerine ve duygularına tercüman olmuştur o kadar. Devletin Kürt halkına sevgiyle yaklaşması ancak PKK’yla en küçük bir ödün vermeksizin etkili mücadelesi sonucunda terör örgütünün, yok olmasa da bölge üzerindeki etkisinin çokca azalacağı kesindir. Son hesaplaşmada PKK’yı Türkiye değil, terörden yaka silkmeye başlamış, Kürt vatandaşlar bitirecektir.