Son günlerde bazı ABD ve İsrail gazetelerinde MİT Müsteşarlığına atanan Hakan Fidan’ın görevi gereği edindiği bilgileri İran’a aktardığı yazılıyor. Bu olay bir operasyondur , çünkü eğer böyle bilgiye inansalardı bunu hükümete bildirir ve buradan sonuç almak isterlerdi. Bundan gazeteler değil onlara bu haberi veren kuruluşlar sorumludur. Yapmak istedikleri: Fidan’ı tasfiye etmek değil, hükümeti, özellikle başbakanı, müttefiklerinden aldığı bilgileri ya kendi isteğiyle ya da Müsteşarının kendi inisiyatifiyle bir hasma aktarıldığınu söyleyerek ve hatta Başbakan bunu bilmiyorsa bile öğrendikten sonra gereğini yapmayarak dostlarına karşı olumsuz davrandığı intibaını yaratmaktır..
Eğer bu MİT’i yıpratmak amacıyla yapılıyorsa neden bu dönem seçilmiş ve yıllarca böyle bir şeye başvurulmamıştır. Geçmişte MİT’in hedefleri belliydi. Bu hedefler komünizm, irtica ve bölücülüktü. Dost ülkelerin bu hareketlerin içinde bulunmayacağı kabul edildiği için onlar hedef değil, hasım ülkeler ve özellikle bu ideolojileri benimseyen kişilerdi.
Oysa istihbarat bir ülkenin en önemli güvenlik sağlayan kurumudur. Hasım ülkeler her zaman ordularını kullanmazlar çoğunlukla ülke içinde çatışmalar yaratarak hedeflerine ulaşırlar. Bu konuda birçok oyunları vardır. Bazen kendilerine yakın kişiyi galip yapar ve onu yönetime taşırlar.
Türkiye günümüze kadar önceden belirlediği iddeolojik düşmanlarla mücadele etmiş ve kendisine dost ülkelerin özellikle darbe konusunda yaptıklarından haberi olmamıştır.
Bu ülkeler dostları içinde de örgütlenirler ve herhangi değişimi engellerler. Sermaye kullandıkları en önemli araçtır ve bu yolla medyayı kontrol eder ve istedikleri yönde bir kamuoyu oluşmasını sağlarlar. Geçmişte bir yazımda “Halk dağa benzer. Ondan duyduklarınız söylenenlerin bir yankısından ibarettir. Kimin sesi daha çok yankılanıyorsa o kazanmış demektir demiştim. “Halk söyleyeceklerini gazeteden okur ya da televizyondan izler. Çevreden duydukları da bunların eseridir. “ demiştim.
Türkiye’nin eksikliği dış güçlerin kurumlara sızması ve buradan halkı yönlendirmesine kayıtsız kalmasıdır. Bir zengin adam çalışıp kazanmış sayılır çünkü aynı yoldaki bir çok kişi sınırlı kalmaktadır. Bunlar düşman değildir ve düşmanı biz değil onlar bertaraf eder. Ancak bunun eleştirilecek yanı vardır. O da bizim ülkemizi yönetirken başkalarının çizdiği yolda yürümemizdir. Bizi kontrol etmek isteyenler hiçbir zaman zayıf olduğumuzu söylemezler ve etkiledikleri ülkeyi bağımsız ilan ederler.
Yeni müsteşarın farklı bir bakış açısı olduğu, kişilere ve ideolojilere değil yabancı ülkelerin yaptıklarına bakacağı anlaşılıyor. Oysa bugüne kadar ülkemizde etkili olan güçler “ dikkat edin komünisler ülkenizi ele geçirmek istiyor “ dediler ve biz başta onlarla ve bazı diğer daha önemsiz ülkelerle değil ideolojilerle mücadele ettik.
Bu operasyonun amacı H. Fidan’ götürmek istendiği biçiminde algılansa bile asıl hedef Erdoğan’dır ve onun herkesin bildiği olumsuz bir kişiyi çok önemli bir göreve getirdiği söylenecektir. Devletimiz güvendiği ve önemli olduğunu düşündüğü kişileri güvenli yerlere atamalı ve ona yönelik eleştirilerin hedefinin ne ollduğunu MİT’e sormalıdır. Bu nedenle buradaki kişi çok önemlidir ve buraya layık olmalıdır Yabancı ya da yerli basında yayılan bu haberlerin nedenine de dikkatle yaklaşmalıdır.