Dünyanın bütün istihbarat örgütleri kendilerini değişen ve gelişen şartlara uyarlamakla meşgul; MİT’in de diğerlerinden geri kalmaması şart. Bunun için engel yasasıysa, elbette yasada değişikliğe gidilebilir. Kimsenin ‘siber-terrörizm’ gibi güncel tehditlere yasada yer verilmesine itiraz edeceğini sanmıyorum.
Öyleyse MİT yasası konusunda endişem niye?
İktidar partisi ABD’nin 11 Eylül 2001 tarihinde uğradığı saldırılara benzer bir girişime maruz kaldığı kanaatinde; bunu ‘beka’ sorunu olarak görüyor ve demokrasiye karşı güçlere ‘istiklâl mücadelesi’ verdiğini düşünüyor...
ABD o düşünceyle verdiği ilk tepkiler yüzünden sadece kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerinden bazısını askıya almakla kalmadı, bütün dünyayı cehenneme çeviren sürekli gerilim haline de kapı araladı. Yeryüzünün dört bir yanında bir tür ‘olağanüstü hal’ rejimi yaşanması Bush döneminin ‘acul’ tepkilerinin sonucudur.
Türkiye aynı hataya asla düşmemeli.
Meclis’e sunulan MİT yasa teklifi her bakımdan alelacele hazırlandığı izlenimi veriyor. Öyle olmalı ki, hükümet, ilk açıklanan metin üzerinde derhal bazı değişiklikler yapma ihtiyacı duydu. Ancak onda da acele davranıldığı için konunun ilkesel sakıncalarını hâlâ göremiyor.
İstihbarat örgütleri elbette hükümet ve başbakan ile yakın çalışacak. Kendisine verilen görev talimatlarını, işin danışma faslında itirazda bulunsa bile, yerine getirmede tereddüt etmeyecek. Yaptığı ve yapmadığı görevlerden dolayı siyasi iradeye hesap verecek...
Bunlar tamam. Ancak eksik olan, esas denetlemenin adresi... Her demokratik ülkede o adres parlamentodur ve bunu sağlayacak mekanizmalar parlamentolarda oluşturulur. Meclis’e sunulan teklifte denetleme mekanizması unutulmuş görünüyor.
Güçlü istihbarat için istihbarat örgütünün bütün devlet kurumları üzerinde konuşlandırılması gerekmez. Gözü kulağı evlerimizde, her yere kolu uzanan, her devlet biriminin arzularına boyun eğdiği, bireysel ve kurumsal bütün bilgilerin önüne serildiği, bilgi vermeyenin ağır cezalara çarptırıldığı bir istihbarat örgütüne ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum.
Demokratik sistemin koruyucusu olduğu kadar bireysel hak ve özgürlüklere de saygılı bir istihbarat örgütü bugünün dünyasında çok daha başarılı sonuçlar alabilir.
Kendi belgeleri üzerinde titiz olması ve onları korumak için her türlü tedbiri alması da doğaldır istihbarat örgütünün; belgeleri başkalarıyla paylaşan veya değişik amaçlarla kamuoyunun bilgisi dahiline sokan mensuplarıyla ilgili ceza talep etmesine de itiraz edilmez. Ancak belgenin medya tarafından yayımını suç sayıp bunu yapan gazetecilerin ağır cezalara çarptırılmasını MİT yasasına koymanın bir mantığı olabilir mi?
Hükümetin istihbarata ve onu sağlayan örgüte önem verdiği belli, ancak bugüne kadar savunduğu ilkelerle taban tabana ters maddeler de içeren bir metni, Ak Parti’nin alelacele yasalaştırmaya çalışması o önemi tam yansıtmıyor. Doğru olan, kendi parti mekanizmaları içerisinde görüşerek olgunlaştırdığı günün şartlarına uygun ve ‘güvenlik devleti’ kavramını akla getirmeyecek bir metni, muhalefetin de desteğini alarak, yasalaştırmaktır...
Vaktiyle istihbaratın yanlış kullanımından çok çekmiş bir siyasi kadroya herhalde böyle bir yaklaşım yakışırdı.
Boşuna ‘acele işe şeytan karışır’ dememişler...