Bakıyorum, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) için, Soğuk Savaş yıllarından kalan refleksleri sergilemeye devam ediyoruz. 2.Dünya Savaşı sonrasının iki kutuplu dünyasında istihbarat örgütlerinin yapılanma ve hedefleri farklıydı.
“Nükleer dehşet dengesi”nin gölgesi altında yaşıyorduk. Nükleer başlıklı balistik füzelerin karşılıklı ateşlenmesi, her şeyin sonu olacaktı. 1962 Küba Krizi başta, hiçbir krizde taraflar o düğmelere basmaya cesaret edemediler, ellerindeki yok etme kapasitesini caydırıcılıkhedefli değerlendirmeyi tercih ettiler.
KGB, Doğu Bloku istihbaratlarının, CIA, Batı’nın patronuydu... İki kutup arasında duvar vardı, duvarın arkasında herkes ortak şemsiye altında çalışıyordu. Soğuk Savaş’a istihbaratçıların savaşı demek doğru olur, onların perde arkasındaki mücadelesi, askerlerin devreye girmesini engelledi.
KIBRIS: Örtülü savaş...
Türkiye açısından 1958-1974 arasında Kıbrıs’ta yaşanılan deneyim, bu sürecin dışındadır. Türk Mukavemet Teşkilatı, 1 Ağustos 1958’de, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için yola çıkmış EOKA Teşkilatı’na karşı kurulmuş bir örtülü savaş yapılanmasıdır. Hem Kıbrıs Türk’ünün savunmasını yaptı, hem de Türkiye’nin Ada içindeki eli-kolu işlevini sürdürdü. Asker 1974’te Kıbrıs’a çıktığında kendisini bekleyen silahlı bir güç vardı.
SURİYE: Farklı örtülü savaş...
Bölgemizde yaşanılan gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs deneyimini farklı bir düzeye taşımasını zorunlu kılıyor. Kıbrıs yabancı bir coğrafya değildi ve temas edilen grup, zaten Türk’tü... Oysa, Irak-Suriye-Lübnan hattında yaşanılan çatışmalar, Türkiye’yi, ulusal güvenliğini korumak amacıyla farklı bir örtülü savaşı gerçekleştirmeye çekiyor.
Özellikle Suriye’de süren iç savaşın, Suriyeliler’in kontrolünden çıkması, küresel ve bölgesel bütün güçlerin yer aldığı bir mücadeleye dönüşmesi kayda değer. Baas rejiminin dağılmış ordusunu İranlı subaylar toparlıyor, kent savaşlarında Rus askeri danışmanlar devreye giriyor, hatta Lübnan’daki Hizbullah örgütü cephede yer alıyor. Suudi Arabistan tarafından Irak’ın Sünni bölgesinde yapılandırılmış , “el-Kaidebağlantılı” olarak tanımlanan örgütler ve çok geniş bir coğrafyadan gelen “lejyonersavaşçılar” işin diğer yanında duruyor. Suriye-Ürdün sınırındaki kamplarda muhalefet savaşçılarını Amerikalı danışmanlar eğitiyor, Fransız ve İngiliz uzmanlar Lübnan-Kuzey Suriye hattında görev yapıyor, İsrail, konuya, istihbarat örgütü aracılığıyla hakim olmaya çalışıyor.
İşin ilginç yanı, bugün, Suriye’de yer alan küresel ve bölgesel tüm istihbarat birimleri (MİT hariç) yabancı coğrafyada örtülü savaş sürdürme yeteneği ve deneyimine sahip: ABD, Rus, İran, İsrail, Suudi, İngiliz, Fransız, Alman...
İlk deneyimin getirdiği sonuç...
Herkesin bildiğini şimdi saklayacak halimiz yok, Türkiye de bu örtülü savaşın içinde, zaten, olmak zorunda. Herkesin kendince yer aldığı bir savaşta, o ülkeyle 900 km. sınırı olan bir devletin müdahil olmaması düşünülecek bi’şey değil. Aslında, bu durumu sorgulayan çok sayıda aklı evvel var ama, bu, ayrı bir bahis konusu. Sınırınızın öte yakasına hakim olamadığınızda savaşı Gaziantep’te bulacağınızı arkadaşlara nasıl anlatacaksınız. Geçelim.
Türk devleti, son 3 yıl içinde bugüne kadar hiç yaşamadığı bir örtülü savaş deneyimini yaşadı ve bunun sonucunda, MİT-Genelkurmay-Dışişleri üçgeninde mükemmel bir uyum sağlandı.
Günümüzün, “her koyunun kendi bacağından asıldığı” çok yönlü dünyasında bu deneyim önemlidir. MİT, Soğuk Savaş yıllarında yüzünü içeriye çevirmiş, ülke topraklarında “komünist avlayan” bir örgütken, bugün, “dış operasyonlarınmerkezi” konumuna gelen bir kuruma dönüşüyor.
...Ve benim meslektaşım, 1983’te yani Soğuk Savaş yıllarında, üstelik de, o günün konjonktüründe yapılmış bir darbenin kurmayları tarafından yazılmış MİT Kanunu niye değişiyor diye ortalığı yangın yerine çeviriyor...
Merak etmeyin yahu, mesele siz değilsiniz, bırakın, sınır ötesindeki başkaları korksun...
ÖNEMLİ NOT: MİT Kanunu’nda yer alan basına kısıtlama getiren bölümün dikkatle gözden geçirilmesi gerekiyor, bu kadar kısıtlamayı yayıncı özgürlüğü kaldırmaz...Aman dikkat!..
PARLAMENTO DARBESİ: Hep askerler yapacak değil ya, bu kez de parlamentonun yaptığı bir darbeyle karşılaştık. Ukrayna parlamentosu toplandı, devlet başkanını azletti, eski rejimin bütün isimlerini yok etti. Suriye’de diktatörü, Mısır’da darbeciyi açıkça destekleyen Vladimir Putin’e çok ciddi işaret...