İki gelişme, Pensilvanya’da F. Gülen’in uykularını kaçırıyordur.
1. Kosova’daki 6 FETÖ’cünün derdest edilip Türkiye’ye getirilmesi.
2. Bilhassa TSK içinde sayıları binleri bulan itirafçılar.
MİT’in Kosova’da yaptığı operasyon, örgüt üyeleri arasında bizim tahminlerimizin ötesinde panik doğurdu. “İnsan haklarına darbe” diye bulundukları her yerde gösteriler yapıyorlar. İlk defa böylesine sarsılıyorlar.
Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Pensilvanya’ya kaçan da telaşta. ‘Akıbetim ne olacak?’ diyor. Kosova’dakilerin akıbeti ne olduysa senin de o olacak” sözleri FETÖ’de moral bırakmadı.
Gülen’in derdest edilip Türkiye’ye götürülmesi düşüncesi onları çıldırtıyor.
Kosova olayı şundan önemli. Batı F. Gülen’e, öyle teminat verdi, öyle sahip çıktı ki FETÖ’cüler, “bize dışarıda kimse dokunamaz, bir şey yapamazlar” rehaveti içine girdiler. Ellerini kollarını sallayıp ihanet lobileri olarak çalışıyorlar.
Kosova’daki operasyona kadar hep böyle gideceğini zannediyor, eninde sonunda kazanacaklarını, tekrar Türkiye’ye döneceklerini hesaplıyorlardı. Türkiye’de cezaevlerinde olanlara böyle moral veriyor, son aylarda Türkiye çapında yeniden yapılanma içine bile giriyorlardı.
Kosova olayı onlarda şok etkisi yaptı, kimyaları bozuldu. Çünkü Kosova başbakanına çok güveniyorlardı. Nitekim Kosova karıştı. Başbakan, İçişleri Bakanı ile istihbarat yöneticisine istifa çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı ise operasyona destek verdi, Erdoğan’ın gönlünü aldı.
Kosova olayı gösterdi ki artık güvendikleri dağlara kar yağmaya başladı. Bunun arkası ya ABD ve Avrupa’da, Türk Cumhuriyetlerinde de gelir, başka ülkelerde de MİT operasyonları başlarsa ne olacaktı?
FETÖ elebaşı Gülen sadece dinimize en büyük zararı vermedi. Batı istihbaratları ile bilhassa CIA ile işbirliği ortaya çıktı. Utanmadan, sıkılmadan “Haçlı, sizin karınıza, kızınıza, mabedinize dokunmaz” dedi.
ABD ve Avrupa ülkeleri; kendilerine sığınan, Zekeriya Öz gibi yargı mensuplarından, iltica eden NATO’da görevli subaylardan, Mustafa Özcan gibi baştan beri yabancı istihbarat teşkilatları ile çalışanlardan Türkiye ile ilgili en mahrem, en hayatî bilgileri aldılar.
Lakin eskiye göre durum artık farklı:
1. MİT’e sınır ötesi operasyon yetkisi verildi. MİT’te anlaşılan bu konuda çok çaplı ve titiz bir çalışma yürütülüyor.
2. ABD, Alman, İngiliz ve İsrail istihbarat örgütleri bunlardan alabildiği bilgileri aldı. Türkiye içinde eski güçleri kalmadığı için FETÖ’den daha fazla istifade imkânları yok. Ayrıca TSK, emniyet ve yargıda FETÖ’nün beli kırıldığı için taşeron olarak bir darbe girişimi daha yapabilmeleri de mümkün değil. (Kaosa sürükleme ihtimali ortadan kalkmış değil.)
3. Afrin harekâtındaki başarısı, Türkiye’nin, FETÖ’yü dışarıda sıkıştırmak, baskı altına almak noktasındaki operasyonel gücünü artırdı.
F. Gülen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Pensilvanya da paketlenecek” sözünü yabana atmasın. Pensilvanya’da şimdi korku dağları bekliyor. Öyle ki, Gülen, bulunduğu yerde en yakınındakilerden bile şüphe duyacak, her gün paranoya yaşayacaktır.
F. Gülen’i perişan eden ikinci gelişme, sayıları TSK içinde 3 bin 500’ü bulan itirafçıların varlığıdır.
Gülen, böyle bir hançerlenmeyi hiç tahmin etmedi. 3-5 kişi çıkar zannetti.
Nedim Şener, Posta’daki dünkü yazısında çok çarpıcı bir derleme yaptı:
İstanbul’da başlayan ve dokuz bine yakın ismin tespit edildiği ankesörlü hat operasyonlarında kısa süre içinde 500 kişi gözaltına alındı ve 150’si itirafçı oldu.
15 Temmuz’dan bu yana Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde gözaltına alınan kişilerden 1063’ü itirafçı olmuşken, son bir ayda 406 kişi birden itirafçı olarak etkin pişmanlıktan yararlandı.
Deniz Kuvvetleri’nde 379 subay itirafçı oldu onların verdiği bilgiler sayesinde 585 sivil mahrem imama ulaşıldı. Bunda en önemli etken itirafçı olanlar hakkında “geçici görevden uzaklaştırma” kararı uygulanmış olması.
F. Gülen, “itirafçı olanlar, kâfir olur” diye boşuna tehdit etmemiş. Ama işe yaramadı. Çünkü FETÖ, milletin ahını aldı. Devlete ihanet etti.
Bunun bedelini çok ağır ödüyorlar, ödeyecekler.
Henüz hak ettikleri başlarına gelmedi.