Dürüst ve mert olanlarına saygım var ama Atatürk’ün arkasına sığınarak çıkar ve güç peşinde olan azınlık; son günlerde Kadir Mısıroğlu üzerinden diyanete ve aslında oradan da dolaylı olarak iktidara salvolar sallıyor.
Fikirlerine katılın ya da karşı çıkın Mısıroğlu 60 küsur esere imza atmış belli bir istikameti olan, inandığı ve doğru bildiğini gençliğinden beri çekinmeden yüksek sesle haykıran bir tarihçidir.
Daha hukuk fakültesindeyken tek başına solculara karşı verdiği cesur mücadeleyi bir arkadaşından dinlemiştim!
***
Evet Atatürk’ü sevmiyor ve bunu da hiç gizlemiyor. Aleyhinde yazdığı ve konuştuğu için de cezaevine girmekten gurbetzede olmasına kadar bir yığın çile çekmiştir.
Cezai müeyyideyi yaşadığı için de aslında artık o konulara pek girmiyor. ‘5816’yı kaldırın konuşalım.’ diyor.
Ama geçmişte söyledikleri peşini bırakmıyor, onlar üzerinden saldırılar devam ediyor.
Atatürk’ü sevmeyenler hatta muhalefet edenlerden mesela yurt dışına kaçan 150’likler, 1939 yılında İnönü tarafından affedilerek yurda dönmelerine imkân sağlanmış, bir kısmı yurda dönmüş ve geçmişteki söylemleri yüzünden hesaba çekilmemişlerdir!
Mısıroğlu da eleştirenlerin dillerine pelesenk ettikleri söylemlerinden dolayı 5816 gereğince cezalandırılmıştır.
Şimdi tekrar onları bugün söylenmiş gibi ve bağlamından kopararak tekrarlayıp ortamı germek gazetecilik değildir!
***
Sevmek gönül işidir. Sevmemek de suç değildir!
Kimse kimseyi sevmeye zorlayamaz.
Genel kuraldır ‘sevgide serbestiyet saygıda mecburiyet vardır.’
Bu Mısıroğlu için de geçerlidir Mısıroğlu’nu sevmeyenler için de.
Mısıroğlu’nun sevilmemesini hatta ondan nefret edebilmesini de anlarım. Dediğim gibi sevgi gönül işidir.
Ama fesli diyerek aşağılamak, meczup/mecnun diyerek hakaret etmek insaf ehline yakışmaz.
***
Birileri Atatürkçülük kisvesi atında kalpak giyip olmadık çıkışlar yaparken gıkı çıkmayanların Mısıroğlu’nun fesiyle alay edip meczup ilan etmeleri bir yargısız infaz teşebbüsüdür.
Bir insanın akli melekelerinin sağlıklı olup olmadığına köşe yazarları değil tıp karar verir/vermelidir.
Bu konuda ruh hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın 21 Temmuz 2018 tarihli” Üstad Kadir Mısıroğlu’nun ruh sağlığı” başlıklı yazısındaki ‘deliliğin en küçük belirtisinin bile mevcut olmadığı’ tespiti önemlidir. (https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/ustad-kadir-misiroglunun-ruh-sagligi-25104.html)
***
Mısıroğlu ne mecnundur ne meczuptur, nevi şahsına münhasır bir dava adamıdır. Katılmadığım bazı fikirlerini ve üslubunu bizzat kendisiyle tartıştığım da olmuştur. Ama bazı fikirlerine katılmamak hiçbir zaman saygısızlık etmeyi gerektirmez.
Milletin ve devletin başına bela olanFETÖ konusunda Erbakan’dan sonra en ciddi ve istikrarlı tepkiyi koyan tek adam Mısıroğlu’dur. Bir meczubun böyle bir tehlikeyi çeyrek asır öncesinden öngörüp ısrarla çevreyi ikaz etmesi mümkün müdür?
Ben Atatürkçülerin Mısıroğlu’na saldırmalarını pek yadırgamıyorum, asıl garibime giden muhafazakar bilinen kimi yazarların istismarcıların kampanyasına katılmış olmalarıdır.
***
Uzun söze hacet yok gazete manşetlerinden ve köşelerinden ahkam kesenlerin Mısıroğlu ile tartışmaya cesaret edemeyeceklerini, o cesareti gösterenlerin de hak ettikleri cevabı Mısıroğlu’dan alacaklarını düşünüyorum.
Saldıran medyaya tavsiyemdir, varsa cesaretiniz çıkartın televizyona Mısıroğlu’nu çok izlenen bir saatte, sorun bütün söylemlerini, hem açıklasın, hem herkes duysun, hem de reyting yapın!