Darbeler olağanüstü bir olay gibi gözükür. Mısır’da darbe gerçekleşmiş ama bazı ülkeler darbe kelimesini bile kullanmamıştır. Devletlerin demokrasi tutkunu olduğu ve bazılarının bunu her şeyin üzerinde tuttuğu doğru değildir. Aslında her ülke bir güç tarafından yönetilir. Bunların iktidara geliş tarzları birbirinden farklıdır. Geçmişte demokrasi hakkında yazdığım bir yazıda halktan duyduklarımızın gerçek bir ses değil dağlardan akseden bir ses olduğunu yazmıştım. Yani başkalarının söylediği tekrar edilir demek istiyordum. Maksadım demokrasiyi eleştirmek değil onun da bazı şeylere gerek duyduğuna işaret etmekti.
Darbelerde bazı devlet görevlerinin nasıl yapılacağı ve bunların önemlilerinin hangisi olduğu tartışılmaz, mukaddes unsurlar savunulur. Türkiye’de tüm darbeler anarşiyi engellemek ve kutsal değerleri korumak için yapıldı. Bir devlet içindeki az sayıda kişinin yaptığı bir anarşi eylemini engelleyemiyorsa ayakta kalması zordur. Ama şöyle bir intiba yaratılır. Devrilecek iktidar o kadar zayıf ki bir avuç insan sokakları geçilemez hale getirebilir. Yaratılan düşünce iktidarın çok zayıf olduğu ve ülkenin korunması için bertaraf edilmesi gerektiğidir. Yani halka iktidarı devirmenin yanlış olduğu değil, devletin varlığını sürdürmesinin tek yolunun bu olduğunu anlatılır. Oysa yeni gelen iktidar var olan kurumlarda ve burada çalışanlarda büyük değişiklik yapmaz. Zaten darbeyi dış güçlerin desteklemesi ya da karşı koyması o ülkeyi savunmalarından kaynaklanmaz. Bazıları demokrasi hayranı gibi darbeyi eleştirir diğerleri iktidarın ülkeyi yönetemediğini ve darbenin bunun sonucu olduğunu söyler ve yeni iktidarın yanında gözükür. Bu açıdan bakıldığında Mısır’daki darbe o ülkenin halkı veya bürokrasisi tarafından yapılmamıştır. Bazı güçlerin bu ülkede kurdukları organizasyonların eseridir. Darbeyi yapan kişiler ise çevresine vaatlerde bulunur ve ülkenin kötüye gittiğini ve vatanı kurtarmanın yolunun bu olduğunu söyler.
***
Mısır’ın gelecekteki yönetiminin ne olacağını tahmin etmek zordur. Ben şöyle bir tahminde bulunuyorum. Darbecilerle karşıtları anlaşacak ve ortak bir yönetim kuracaklar. Bu aynı zamanda Mısır’la ilgilenen dış güçlerin de işine gelir. Bugüne kadar Mısır’da çok etkili olan İngiltere ABD ile ortaklığı kabul edebilir ve ikisinin desteklediği bir yönetim kurulur ve bu bir seçimle gerçekleşir. Böyle bir anlaşmayı biz de yaşadık. 12 Mart muhtırası öncesinde MİT darbe hazırlığını her zaman izledi ve ben bu işte görevliydim. Darbeciler mahkemeye verildi ama iddianın doğru olmadığına karar verildi hatta Anayasa Mahkemesi adımı da zikrederek böyle bir şehadetin kabul edilmeyeceğine karar verdi. Darbe hazırlığını yapanlarla iktidarda olanları destekleyen güçler anlaştılar. O zaman darbenin arkasında İngiltere olduğunu, karşı tarafta ise ABD’nin bulunduğunu değerlendiriyordum. Oysa bu darbe teşebbüsü Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı tarafından sürekli izlenirdi. Sonuçta böyle bir teşebbüsün olmadığına karar verildi, bu şu anlama gelirdi. Ülkeyi yöneten en üst kişiler, herhangi bir siyasi analiz yapmamış ama güya tarafımdan aldatılmışlardı! Mısır’daki darbenin benzer şekilde aşılacağını ve ortak bir hükümet kurulacağını düşünüyorum. Yani ABD ve İngiltere birbirini tasfiye etmeden yönetime ortak olacaklar.