KAHİRE
Mısır’ın başkentinin kalbi sayılan Tahrir Meydanı’nda bir dönemin siyasi gerginliği yerini, günlük yaşamın telaşına bırakmış durumda. Ama, Kahire sokaklarını adımladığınızda, “sosyal direniş” ruhunun bu kentin bütün köşelerine sindiğini görüyorsunuz... Otobüsler ve minibüs sahipleri grevde... Yönetimin aldığı son vergi kararları ve ücret yetersizliği kentin ulaşımını olduğundan daha kötü bir noktaya sürüklemiş. Kahire trafiğinde yolculuk etmek için yüksek sabır gerekiyor. Normalde 15 dakika sürebilecek bir yolu, inanılmaz bir kaos içinde en az üç saatte kat etmek gerçek anlamıyla insanın ruhunda fırtınalar yaratıyor!..
Doktorlar da direnişte... Onlara tüm sağlık personeli destek veriyor. Tıp fakültesini bitirip göreve başlayan genç bir doktorun maaşı yaklaşık 600 Mısır Pound’u. yani, 200 TL!..
Halid, İngilizce’ye hakim harika bir mihmandar. Çalıştığı şirketten ne kadar maaş aldığını soruyorum, “500 Pound” diyor!.. Kirası 1.000 Pound... Geçimini şirketinden aldığı maaşla değil, alnının ak sütü gibi kazandığı bahşiş paralarıyla sürdürüyor...
Bir başka sokak... Bir başka kalabalık... Bu kez öğretmenler hak peşinde...
Toplumun yaşadığı 30 yıllık diktatörlük ortadan kalkınca, insanlar ertelenmiş bütün haklarının peşine düşmüş durumdalar...
Kahire gergin...
Ama halk ile konuştuğunuzda, başarılmış bir devrimin umut ışıklarını da görüyorsunuz. Geleceğe dönük beklentilerde çıtanın yükseldiği fakat ülke kaynaklarının bu beklentileri ne ölçüde karşılayacağının büyük bir soru işaretine dönüştüğü çok özel bir dönem bu...
İnsanlarının kişi başına yıllık gelirinin 3 bin dolar düzeyinde olduğu, 90 milyon nüfuslu bir ülkeden söz ediyoruz. Mısır’ın resmi istatistik kurumunun yayınladığı son veriler ise, 18-29 yaş grubunda işsizlik oranının yüzde 25’i geçtiğini, genç nüfusun yarısının da fakirlik çizgisinin altında yaşadığını ortaya koydu. 2011 yılında Hüsnü Mübarek’i tarihin tozlu raflarına gönderen asıl gerçek buydu ve tablo bugün de varlığını koruyor...
Ekonomi çok önemli
Mısırlı gençler ile konuştuğumda, Hüsnü Mübarek’e karşı Tahrir Meydanı’nda yükselttikleri, “Onur, Demokrasi, Sosyal Adalet” sloganının arkasında bugün de durduklarını ve “daha yürümeleri gereken uzun bir yol olduğuna” inandıklarını görüyorum. Bu gençler, “yıkılmaz” gibi görünen bir diktatörlük yönetimini kısa bir süre içinde yok ettiler. Onurlarını kazandıklarına, demokrasiyi kurmaya başladıklarına inanıyorlar ve sıranın artık sosyal adalete geldiğini düşünüyorlar. İşte tam bu noktada, Mısır’ın ve tabii ki dünyanın gerçekleri devreye giriyor. MuhammedMursi’yi cumhurbaşkanlığı sarayına taşıyan o “dip dalga” şimdi ondan yaşamın her alanında adaleti sağlamasını bekliyor.
Bir gerçek çok açık: Mısır halkının demokrasi bilincinde bizlerden alabileceği yüksek dersler yok, ama, asıl beklentileri, ekonomik destek alanında şekilleniyor. Çünkü Mısır, kısa zaman içinde ekonomisinde belirgin bir düzelme sağlayamaz ve dün Tahrir Meydanı’nı doldurmuş gençlerine geleceğe dönük umudu yükselten ekonomik başarı öyküleri yaratamazsa, bu ülkede demokrasinin de işinin güçleşeceğini düşünmek zorundayız.
Mısır’da en büyük tehlikenin, “değişen ne oldu?” sorusunda şekilleneceğini görmemek mümkün değil. Arap ulusunun demokrasi yoluyla kendi kaderini tayin hakkına sıcak bakmayan dünya güçlerinin asıl manevra alanının bu olduğunu, Mısır’da şekillenen yeni dönemi, ekonomik zorluklar içinde boğmayı hedeflediklerini de düşünmemiz gerekiyor.
Halkın kredisi
Devrim süreci yaşayan bir toplumu, sokaktaki insanının içinde takip etmek, gazetecilik açısından önemli... Bu köşenin müdavimleri, yakın gelecekte rotamı Libya’ya çevireceğimi de tahmin ediyorlardır. Çünkü yaşam ne yazık ki, hep, mutlu sonlanan romantik komedi filmleri gibi değil. Asıl sorun, belki de o mutlu sondan sonra yaşanmaya başlıyor. Mısır’ın geleceği, genç nüfusunun özgürlük kararlılığının yanında ekonomide atacağı hızlı adımlara bağlı...
Şu anda Muhammed Mursi, ülkenin “hukuki meşruiyet” taşıyan tek ismi, çünkü, cumhurbaşkanlığı makamına halkın doğrudan seçimi ile geldi. Mısır, henüz anayasası olmayan, meclisi de feshedilmiş bir ülke olarak yoluna devam etmek zorunda. Fırtınalı denizde kendine sakin liman arayan büyük bir gemi görünümünde. Kaderi aynı zamanda, “Arap Devrimi”nin de kaderi olacak. Başarması için hepimiz elimizi taşına altına koymak zorundayız...