Bir okurum, uzaklardan, “Gelecek yazıda Mısır’da yaşananlarda ABD parmağını işleyecekmişsiniz, aman ne olur tuzağa düşmeyin” uyarısında bulundu.
Haklı. Gezi Parkı olayını Neo-Çılgınlar’a bağlama hevesiyle yapılan bazı haberler geri tepti gerçekten...
Neo-Çılgınlar’ın çatı kuruluşlarından American Enterprise Institute’de (AEI) birilerinin eteklerini zil çaldırmış oldu yanlış haberler... Danielle Pletka imzasıyla yaptıkları açıklamada, yalnızca ‘bir kısım basın’ dediklerine çatmakla kalmadılar, o yayınları vesile edip hükümete ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a da saldırdılar...
Gerçekten de tuzağa düşmemek gerekiyor...
11 Eylül (2001) sonrasında uğursuz eylemlerin nasıl yapıldığını öğrenip okurlarla paylaşırken ne kadar mayınlı bir arazide yürüdüğümü fark etmiştim. En ufak bir hatanın peşinde kalabalıklar var. Çare? Çareyi yalnızca Batı ve ABD kaynaklarına hatta onun da ‘merkez’ sayılan yayın organlarına dayanmakta bulmuştum. Yine ‘komplocu’ filân dediler, ama sonradan kitaplaşan (11 Eylül: O Kader Sabahı, Timaş) o yazılar hâlâ zamana meydan okuyor...
Wall Street Journal(WSJ) ABD’nin ‘merkez’ sayılan gazetelerinden; Rupert Murdoch tarafından satın alınıp Neo-Çılgınlar emrine verilmiş olsa da öyle sayılıyor... Herhalde WSJ’den yapacağım alıntılar yüzünden tuzağa düşmem...
Generallerin uğrak yeri Nil kıyısındaki bir orduevinde, aylar önce ‘darbe’ toplantıları yapılmaya başladığını yazıyor WSJ... Üst düzey katılırmış toplantılara, bir de muhalefet liderlerinin danışmanlarıyla yakın mesai arkadaşları...
“Mesaj şuydu: Muhalefet yeterli sayıda insanı sokağa dökebilirse ordu müdahale edecek ve zor kullanarak Mursi’yi yerinden edecek...” WSJ’ya toplantıları anlatan kaynak, “Muhalifler askerlere ‘Yeniden bizimle misiniz?’ diye sorduklarında ‘Evet’ cevabını aldılar” demiş... WSJ’nin iki muhabiri “Onun verdiği bilgiyi başkaları da doğruladı” demekte...
Demek ki, neymiş? Aylar öncesinden planlanan bir ‘darbe’ gerçekleşmiş Mısır’da...
Peki ülkenin seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı, Muhammed Mursi, ülke içi ve dışında yapılan kendisini devirme amaçlı toplantılardan haberdar olmamış mı? Olmuşsa neden tedbirini almamış?
Tedbirini kendince almış Mursi, ‘sâdık’ birini Genelkurmay başkanlığına getirmiş, daha ne yapsın adam? Fakat ‘sâdık’ sandığı Gen. Abdülfettah el-Sisi’nin ‘esas darbeci’ olduğunu fark edememiş...
Esam al-Amin, Gen. Sisi’nin kendisini atayan Cumhurbaşkanı Mursi’ye “Hiç merak etmeyin efendim, darbe-marbe olmaz” dediğini yazıyor CounterPunch’taki makalesinde... Bir yandan insanları Tahrir’e dökmekle sonuçlanacak ‘muhtıra’ yayınlarken, bir yandan da Mursi’ye, “Bunu altımı tutmak için yapıyorum” mazeretini sunuyormuş Sisi Paşa...
ABD’nin Mısır’daki büyükelçisi Anne Patterson da, Mursi’ye, “Demokratik yöntemlerle seçilmiş bir cumhurbaşkanını devirmeye kalkacakları ABD’nin asla desteklemeyeceği” güvencesini veriyormuş...
Süreç içerisinde en uğursuz rollerden birini oynayan ElBaradei de, uluslararası bir kurumda uzun yıllar çalışması sayesinde edindiği çevreyi ‘darbe’ zemini hazırlamak için kullanmış... Temmuz başında, Alman Der Spiegel dergisine, “Her ikisi (Obama ve Kerry) ile de uzun boylu konuştum ve Mursi’yi göndermekten başka çare olmadığına iknaya çalıştım” demiştiElBaradei...
Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice da, Mursi’nin danışmanı Essam al-Haddad’a, “Bu iş bitti, istifa etmezse devrilecek” mesajını vermekte tereddüt etmemiş. (Merak etmeyin, bu bilginin de kaynağı WSJ).
Chuck Hagel, ABD Savunma Bakanı, süreç boyunca Gen. Sisi’yi yönlendirirken, Kahire’ye gönderdiği yardımcısı William Burns de muhalefet cephesiyle görüşmekteydi. Washington Post, Burns’ün “Çoğu Mısırlı’nın bizden kuşkulandığını biliyorum, ama önümüzde hiç de kolay olmayan bir yol var” dediğini kaydediyor...
William Burns, 2012 mart ayında, Müslüman Kardeşler (MK) rehberi Muhammed Bedie’ye, “MK olarak İsrail ile barış anlaşmasına sâdık kalacağınızı açıklayın, size Körfez’den 20 milyar dolar gelmesini sağlayalım” demiş, ama kabul ettirememiş...
Paralar şimdi Sisi’nin Mısır’ına akmaya başladı.