Sanıyorum şu günlerde Mısır’ı takip ediyorsunuz, Mısır geçen hafta IMF ile anlaşma imzaladı; hem bu anlaşma öncesi hem de anlaşma sonrası gösteriler artmaya devam etti. ilk önce şu IMF anlaşmasının neleri kapsadığına bakalım. Mısır’ın IMF ile imzaladığı anlaşma, geleneksel IMF reçetelerinden farklı değil. Dolaylı vergiler artıyor, hatta Mısır, Türkiye gibi Katma Değer Vergisi uygulamaya başlayacak. Böylece iğneden ipliğe her şeye zam gelecek. Merkez Bankası’nın para politikası tamamen orta vadede enflasyonun düşürülmesine, uluslararası sermaye akışının sağlanmasına dayanıyor. Bunun için Mısır Merkez Bankası, ulusalararası rezervlerini artıracak; yani ilkönce iç fiyatlarla dış fiyatları dengelemek için herşeye vergi salarak zam yapacak, iç fiyatları yukarı çıkartıp, parasının değerini düşürecek, kamu harcamalarını dibe getirecek. Sonra ise faizler yükselecek ve yeni bir denge oluştuğu zaman kısa vadeli sermaye girişleri başlayacak.
IMF’nin Orta Doğu ve Orta Asya Birimi Başkanı Andreas Bauer, bu programın ulusal program olduğunun altını çiziyor. İşte buna kargalar bile güler, Türkiye, IMF ile tam 19 stand-by anlaşması yaptı tüm anlaşmalarda Mısır’ın bu ‘ulusal’ programının kopyası idi. Yani IMF yıllar boyu Mozambik’ten Türkiye’ye kadar ne kadar azgelişmiş ülke varsa aynı programı uyguladı. Bakın Andreas nasıl devam ediyor; ‘ Mısır sonuca ulaşmak istiyorsa, tek hazine hesabı kapsamının genişletilmesi ve ana bütçe finansal sektör bilgilerinin piyasalara açık olması gerekir. Ayrıca ülkenin cari açığı sorun bunun için ‘dengeli’ bir büyüme gerekir.’ Gülümsemeye başladığınızı biliyorum. Hiç yabancı gelmiyor değil mi bu söylem. ‘ Cari açığa dikkat, fazla büyürseniz açık artar aman ha! Dolaylı vergileri artırın, iç tabebi kısın, Merkez Bankası faiz indirmesin, rezervleri yukarı çeksin.’ Şu sıralar bunları Türkiye’de kim söylüyor, neden söylüyor? Yalnızca soruyorum. Tabii ki şunu hemen belirteyim, şimdi ‘Mısır yönetimi bu anlaşmayı kendi iradesiyle yapmadı mı, zaten kendisi istemiş, ülke batık başka çare var mıydı’ diye soracaksınız, evet, öyle gözüküyor. Başka bir yol olup olmadığını tartışırız, bence var; ancak yıllar süren Mübarek yağmasının sonucudur bugünkü tablo... Size bundan beş yıl önce birileri, Mısır’da Mübarek devrilecek, İhvan iktidara gelecek o da IMF ile anlaşma imzalayacak deseydi, sanıyorum saçmalama derdiniz. Ama bu IMF anlaşmasından önce başlayan kuşatma, tehdit ve giderek artan iç karışıklık Mursi yönetimini IMF ile masaya oturmaya zorladı. Dikkat ederseniz Tahrir meydanındaki göstericilerin profili bu sefer oldukça değişmişti. Cübbeli yargı ve üniversite mensupları, iş hayatının önde gelen temsilcileri hatta El-Bradey gibi uluslararası üne sahip Mısırlılar bu sefer Mursi karşıtı olarak Tahrir’deydi. Bilmiyorum Kahire Barosu var mıydı? Ben kaçırmış olabilirim ama eksik olmamışlardır. Şu çok açıktır; Ortadoğu’da Mısır-Türkiye çizgisinin mutlaka denetlenmesi ve bu iki ülkenin Ortadoğu, Afrika ve Ön Asya hinderlandında belirleyici olmaması isteniyor. Mısır IMF ile anlaşma yapmasaydı batar mıydı, başka çare yok muydu sorusuna da yanıt vereyim. Bence tam aksi, Mısır’da İhvan bu anlaşmayı takip ederse seçimi kaybeder ya da çok zayıflar, zaten istenen de bu.
Türkiye de, Mısır da buradan çıkacak!
Aynı çevreler Türkiye’de, biliyorsunuz 2007-2008 aralığında zayıf bir AK Parti istediler ve bunun için iki önemli adım atıldı. Birincisi askere muhtıra verdirdiler, ikincisi Türkiye’yi IMF ile 20. Stand-by yapması için zorladılar. Ancak ikisi de boşa çıktı ve Türkiye, 2010 ve 2011’de yüzde 9-10 büyümeyi sanayi ve ihracat bazlı yakalayarak üçüncü ve en güçlü AK Parti iktidarının kapısını açtı. Yine aynı süreçte kapatma davasından cumhuriyet mitinglerine kadar bir yığın Ergenekon tezgahı bu ülkenin üzerine çöktü. Mısır da şimdi aynı tuzağa çekilmek isteniyor, Mısır anlaşma yapmayıp kendi özgün programını açıklasaydı, hatta Türkiye ile ortak ticari anlaşmalarla, Ortadoğu ve Afrika pazarlarına yönelik bir entegrasyon çerçevesi geliştirme yoluna gitseydi İhvan’ın yeni demokratik bir Mısır’ı ortaya çıkarma süreci oldukça kısalacaktı. Oysa şimdi Mursi’yi çok zor bir süreç bekliyor. Bu bir kuşatmadır. Bakın, Türkiye bunu gördüğü halde, hala bazı çevreler Mısır’a bugün dayatılan IMF anlaşmasını, IMF olmadan Türkiye’de uygulama yolunda. Özellikle Almanya kaynaklı sermaye ve ‘güç’ ler Türkiye’nin hem Avrupa’da hem de Ortadoğu ve gelecekte Afrika’da belirleyeci olmasını istemiyorlar.
Başbakan’ın İspanya ziyareti sırasında söyledikleri çok önemliydi. Türkiye, Avrupa’da İspanya üzerinden yeni bir persfektif oluşturuyor. Kıbrıs Rum kesiminin dönem başkanlığı bitince müzakereler başlayacak. Bunu Başbakan özellikle belirtti ki bu, bence çok önemli.
Yerim kalmadı ama yazacağım; Kıbrıs Rum kesimi ve Almanya-Rusya ilişkilerine dikkat!