Eğer Ortadoğu karışık bir bölgeyse, Mısır son derece karışık bir ülke. Bir yıldan uzun süredir dünya ve özellikle Mısırlılar, büyük bir toplumsal ayaklanmaya şahit oldu. Kitleler ayaklandı, Mübarek’i devirdi ve Arap dünyasında ve çok ötesindeki halklarda yoğun bir canlanma hissine neden oldular. Bir despotu devirmenin ve tarihte yeni bir sayfa yazmak için güçlerini birleştirmenin mümkün olduğunu ispatladılar.
Kimse yenilenme, uyanış ve yeni keşfedilen farkındalığa duyulan arzuyu inkar edemez. Blog yazarlarının eğitilmesine hangi güçler yardım etmiş, dış ve iç baskı ne olursa olsun bu yeni kollektif farkındalık hissi, Ortadoğu’yu yeniden şekillendiren hareketlerin en iyilerini temsil ediyor. Fakat kitlesel ayaklanmaların yarattığı iyimserliğe yenilmemeli, ulusal ve bölgesel ölçekte nelerin tehlikede olduğunu analiz etmeden aceleyle sonuçlara varmamalıyız. 2010’da ayaklanma başladığından bu yana, onları cesaretlendiren güçlerin içten veya çıkarsız olmadıkları konusunda uyarıda bulunuyorum. Tunus’tan Suriye’ye her ülkedeki gelişmeler beni doğruladı: Ölçülü biçimde iyimser kalmalıyız.
***
Mısır’ın başkanlık seçimleri özellikle aydınlatıcı oldu. Müslüman Kardeşler’in birinci geldiği ve Selefi partisi en-Nur’un, güçlü bir ikinci olarak çıktığı, kısa süre önceki meclis seçimleri hayret vericiydi. Ülkenin yeni anayasası henüz yazılmadı; tasarıdan sorumlu komiteyi bir kapatmadıkları kaldı. Adaylar sıkça onaylandı ve sonra açık ve şeffaf olmaktan uzak prosedürlere dayanarak reddedildiler. Eski rejimden kalanların, hatta Silahlı Kuvvetler’in gizlice kurallara müdahale ettiği suçlamalarına rağmen, siyasi partiler ve bağımsız adaylar havayı zehirlememek için polemikten uzak durdular.
Bu, “Mısır’ın ilk özgür seçimi” olacaktı. İlk turda, dört tanesinin ciddi rakip olarak görüldüğü bir düzine aday yarıştı: İkisi, az çok otokratik rejime yakın olan Amr Musa ve Ahmed Şefik, diğer ikisi ise Müslüman Kardeşler ile bağlantılı İslamcılar, Muhammed Morsi ve Abdulmunim Ebul Futuh’du. Kamuoyu yoklamaları, birini veya diğerini kazanan veya ikinci olarak gösterdi. Garip ittifaklar ortaya çıktı: Selefi parti desteğini, Morsi’dense, “çok daha liberal” kabul edilmesine rağmen Abdül Futuh’a verdi. Seçim sürecinde Selefiler’in rolü belirsiz. Amr Musa tek laik alternatifi temsil edermişçesine fazlasıyla önemsendi ve ülkeyi çoktan yönetmiş olan Ahmed Şefik “unutuldu”.
Ortaya çıkan senaryo, hem eski rejim hem de ekonomik ve siyasi gücü hala belirleyici olan Silahlı Kuvvetler için oldukça çekici olabilirdi. Genç İslamcı nesillerin tercihi Futuh’un yenilgisi ve kontrol edilmesi zor olabilecek bir laik olan Amr Musa’nın kayboluşu, onları ilk bakışta çelişkili görünebilecek, ilginç bir durumda bıraktı. Şefik’in arkasından takip ettiği Müslüman Kardeşler adayı için bir zafer, onlara çok iyi iki kısa veya uzun vadeli seçenek sunabilir.
İslamcılık endişesini öne sürerek, Müslüman Kardeşler’in hem meclisi hem de başkanlığı kontrol etmesi tehdidine karşı Mısır’ı harekete geçirebilirler. Kardeşler; kendini oligarşinin çıkarlarının korunmasına adamış, eski rejimin bir temsilcisine karşı seçimi kaybedebilir. Veya uzun vadede güç kullanımı konusunda güven kaybı yaşayabilir. AK Parti’nin kapitalist sisteme başarıyla entegre oluşunu model alan Türk tipi bir sonucun, Mısır’da ortaya çıkacağına inanmak için pek neden yok. Bu iki ülke, ekonomik açıdan ve Sünni-Şii bölünmesi bir yana, İsrail-Filistin çatışması, petromonarşilerden Suriye ve Yemen’e diğer Arap ülkeleriyle ilişkiler bakımından kıyas kabul etmez.
***
Arap isyanları henüz siyasi şeffaflık tesis edebilmiş değil. Politik manevralar, ihanet ve güç arayışı, kural olmaya devam ediyor; insanların umut ve istekleri neredeyse göz önüne alınmıyor. Arap dünyasında uyanan farkındalık hissi, ninnilerle uyutulmaya izin vermemeli. Açıkça tamamlanmamış da olsa gerçekten bir devrim süreci başladıysa, bugün direniş ve değişim gücünü toplamalı. Kesin bir başarı sağlanmış değil, manipülasyon devam edecektir. Mısır’ın başkanlık seçiminin tüm cevaplanmamış soruları belirleyeceğini düşünenlere, bu tehlikeli yanılsamadan kurtulmalarını söylüyoruz. Mısır, temel sorunlara derinden saplanmış büyük bir ülke olduğu için, ahlaki güvenilirlikleri ve azimleri kanıtlanmış politikacılara, entelektüellere ve gerçek demokratlara ihtiyaç var ve bunlar öne çıkmalı.
Durum kritik. Müdahaleye karşı koymak için gerekli farkındalık ve cesaret olmadan; başkanlık seçiminin, demokratik geleceğin yeni bir sayfası olmaktan çok, gizlice düzenlenmiş eski bir sayfa olduğu ortaya çıkabilir. Diktatörlüğün devrilmesinin ardından ortaya çıkabilecek en kötü sonuç, görünürde demokratik bir çözüm olur; iyi seçilmiş sözcüklerle insanların kandırılabileceğinin mümkün olduğunu tarihten öğrenmiş, bir avuç yerli ve yabancı ekonomik ve askeri ajanın tasarladığı bir prodüksiyonun sahnede, gerçek hayattan politik figürlerle oynanması. Mısır’da oyun kazanılmış olmaktan çok uzak; bu kadarı kesin.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.