Mısır’da, “demokrasi kurallarına uygun” ilk seçimle işbaşına gelmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, diktatör Hüsnü Mübarek’in koltuğuna oturduğu günden bu yana, beklenmedik görüntü sergiliyor.
Mursi’nin, hiç de yabana atılır bir siyaset adamı olmadığını önce, Tahran’da gerçekleştirilen Bağlantısızlar Blok’u toplantısında izledik. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, evinde yapılan bu toplantıyı kendisi açısından büyük bir siyasi gösteriye dönüştürmeye hazırlanmıştı. Mursi, toplantıda yaptığı konuşmada, bugün de Ortadoğu’yu etkileyen siyasi çizgisinin ilk işaretlerini vererek Ahmedinecad’dan “rol çalmayı başaran” lider olarak döndü Tahran’dan...
Mısır Cumhurbaşkanı, Suriye krizinde net bir siyaset izledi, Türkiye gibi, Suriye diktatörü Beşar el-Esed’in bir an önce gitmesini, bu ülkede demokrasi zeminli yeni bir dönemin başlamasını savundu. Bu siyasi çizgi, doğaldı, çünkü, Mursi, 22 ay önce Kahire’nin ünlü Tahrir Meydanı’nda gelişen bir devrimin eseriydi...
İsrail’in Gazze saldırısı, dünyaya, Mısır’ın başında güçlü bir siyasetçinin var olduğunu gösterdi. Mübarek’in aksine, Mursi, Filistin sorununda “denge” kollamadı, büyük bir Arap devletinin cumhurbaşkanına yakışanı yaptı ve Filistin’in yanında yer aldı.
Bununla birlikte Başbakan R.Tayyip Erdoğan ile omuz omuza verip, bölgedeki katliamı önleyen ateşkesi sağlayan lider olması dikkat çekti.
Ortadoğu’nun yeni dengeleri Erdoğan-Mursi çizgisinde şekillenen yeni stratejik ittifak ile şekillenirken, bu gelişmeden, bölgeye dönük iddialarını koruyan İsrail ve İran gibi devletlerin memnun olması beklenemezdi.
Olmadılar da...
Mısır’ın, gelenekçi-muhafazakar oy depolarından aldığı güçle iktidara tırmanan Mursi’nin, Gazze krizi sürecinde Amerikan Başkanı Obama ile geliştirdiği sıcak ilişki, hatta, Uluslararası Para Fonu IMF ile sağladığı 4.8 milyar Dolar’lık anlaşma, Moskova başta “dünya başkentlerinde” nasıl dalgalandı, tam olarak bilemiyoruz.
Ama...Mısır karıştı...
Tahrir’de siyasi fay hattı...
Mısır’da yaşanılan tartışma, Türkiye’nin yaklaşık beş yıl önce yaşadığı tartışmaların benzeri görünümünde... Halkın yarısı, (solcular, liberaller, eski rejim yandaşları, entelektüeller), ülkenin, Mursi yönetiminde “laik yönetim çizgisinden” hızla uzaklaştığını ve yeni cumhurbaşkanının elde ettiği bazı yetkiler ile de “yeni firavun” olduğunu savunuyor. Diğer yarısı ise, Mursi’nin halka dayalı demokrasiyi geliştirebilmek için “eski rejimin köşebaşlarını tutmuş isimleri karşısında” ek yetkilere sahip olması gerektiğini ileri sürüyor.
Mursi taraftarlarını bu düşünceye yönelten ana sorun, Mısır hukuk sisteminde yaşanılan tıkanıklıktan kaynaklanıyor. Yargıçlarının Mübarek tarafından tayin edildiği Yüksek Mahkeme, devrimden bu yana, eski rejim yanlısı savcı ve hakimleri işbaşında tutan, halk oyuyla seçilmiş Meclis’i lağveden ve yeni demokratik anayasanın yapılmasını engelleyen bir tutum sergiliyor.
Mursi, son olarak çıkardığı kararname ile devrim süreci açısından hukuk sisteminde doğan bu engellemeyi ortadan kaldırmakta kararlı bir tutum takındı.
Zor bir süreç...
Cuma günü Tahrir Meydanı’nda karşı karşıya gelen iki farklı siyasi gruptan birinin diğerini “Amerikan uşağı”, diğer grubun da Mursi taraftarlarını Mısır’ı kısa sürede Afganistan’a çevirecek “Taliban” olarak adlandırması, ülkenin siyasi geleceğinin hayli zor dönemden geçeceğini gösteriyor.
Belli ki, bir güç, Mısır Devrimi’nin beklenilen başarı çizgisine ulaşmasını engellemenin telaşı içinde... Devrim’in Mısır’a bölgede kazandırdığı yeni güç, Türkiye hariç, bölge ülkelerini rahatsız ediyor. Mısır’ın iç yapısı ise her türlü kışkırtmaya açık durumda.
Anayasa çok önemli...
Mısır’da yaşanılanlar, Türkiye açısından da önemli bir örnek. Demokratikleşme sürecinin vaz geçilmez kilometre taşı “demokratik anayasa”da yaşanılan her gecikmenin faturasının çok ağır olduğunu gösteriyor. Mısır’ın şu anda anayasası yok ve ülkenin seçimle işbaşına gelmiş tek “meşru” makamı cumhurbaşkanlığı... Demokratik anayasayı yazmak için kurulan Anayasa Komisyonu ise bir türlü ilerleyemiyor ve ülke, büyük bir siyasi çalkantıya doğru yuvarlanıyor.
Eğer, “yeniyi” kuruyorsanız, elinizde toplumun tüm kesimlerinin üzerinde anlaştığı “yeni ve demokratik bir anayasa” olacak...
Olmazsa... Her yer Tahrir Meydanı...