Sayıları 1 milyona yaklaştığı söylenen ‘Bedelli Askerlik’ bekleyen gençler " Artık sorunumuz çözülsün" diyerek Bedelli Askerlik Platformu imzası ile bir açıklama kaleme aldılar.
Daha öncede bu köşede gençlerin beklentisini dile getiren bir yazı kaleme almıştım. Ancak bu açıklamada göz önüne serilen trajedi ve doğan sonuçlar sebebi ile bu konuyu tekrar gündeme getirme ihtiyacı hissettim.
Gençlerin Bedelli Askerlik Platformu imzası ile yazdıkları açıklama, GBT uygulaması ile sorunun büyük bir trajediye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Bu gençler bu uygulama yüzünden seyahat etmekten, doktora gitmekten, trafik polisinden korkar hale gelmiş, adeta hapis hayatı yaşıyorlar.
Bildirinin en can alıcı kısmı ise bu sorunun, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkileyecek olmasıdır.
Büyük bir korku ve panik yaşayan bu gençlerin seçimlerde ( GBT sorgulaması yapılmayacak denilse bile) oy kullanmayacak olmasıdır. Yani milli iradenin tam sandığa yansıması için bedelli askerliğin seçim öncesi ivedilikle gündeme alınarak çözülmesi gerekiyor.
Yetkililerin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini göz önüne alarak bu konuyu bir daha gündeme alarak çözeceklerini umut ediyorum.
Buradan konunun daha iyi anlaşılması için, ‘Bedelli Askerlik’ bekleyen gençlerin Bedelli Askerlik Platformu imzası ile kaleme aldığı açıklamayı ilgililerin bilgisine sunuyorum.
İşte o açıklama...
30 Mart 2014 Yerel seçimleri öncesinde Milli Savunma Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz tarafından işaret edilen Nisan ayının üzerinden 2 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen bedelli askerlik konusunda hiçbir adım atılmamış olması bu konudaki endişeleri giderek artırmış ve telafi edilmesi oldukça zor birçok problemin meydana gelmesine neden olmuştur.
Hayatında trafik cezası dahi yememiş, üreten, çalışan, vergi ödeyen, çocuklarını büyüten, hasta anne ve babasına bakan masum genç insanlar kendi polisinden kaçar duruma gelmiştir. Hasta çocuğunu GBT korkusu ile hastaneye götüremeyen, ticari hayatı gereği zorunda olduğu şehirler arası seyahatlere çıkamayan, çıksa bile gittiği şehirlerde otelde konaklayamayan gençlerimizin önlerinin açılması hususunda atılmayan adımlar yüzünden adeta toplumsal bir travma yaşanmaktadır.
Hayata genç yaşta atılmaktan başka bir suçu olmayan masum gençlerimizin pek çoğu bu sorun yüzünden işinden olmuş, evine ekmek götüremez, eşine ve çocuklarına bakamaz hale gelmiştir. Aile hayatını ve iş yaşamını tehdit eden bu sorunun çözümü uzadıkça sorunun sosyolojik maliyeti de artmaktadır.
Söz konusu sorun yüzünden; ihracat yapan, üretime katılan, düzenli vergisini ödeyen, istihdam sağlayan, katma değer yaratan ve bizzat devletin kurumlarına hizmet eden gençlerimiz kendi polisi tarafından GBT'de aranmakta ve adeta kaçak hayatı yaşamaktadır.
30 Mart 2014 seçimlerinde ülkemizin içinde bulunduğu durumda GBT ile yakalanma korkusuna rağmen sandıklara giderek milli iradeye sahip çıkan gençlerimiz, kendilerini her zamankinden daha fazla yalnız, sahipsiz ve unutulmuş hissetmektedir.
Oysa sorunun çözümü tıpkı 2011'de uygulandığı gibi oldukça basittir.
Artık savaşların silahla değil ekonomi politikaları ile yürütüldüğü günümüzde Türkiye genç nüfus avantajını üretime yansıtamamakla aksine 12 ay boyunca kışlalarda bu dinamizminin önüne geçmektedir. Temel eğitimin 21 gün olduğu askerlik sisteminde gençlerimiz geri kalan 344 gün boyunca üretime katılamamaktadır.
Türkiye'de nüfusun en verimli çağ kabul edildiği 25-35 yaş arasında 6 milyon 494 bin gencimiz farklı dönemlerde üretimden ve ailelerinden koparak atıl hale gelmektedir.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklanan resmi sayılara göre Türkiye'de hali hazırdaki asker ihtiyacına ilave olarak yaklaşık 100 bin kişilik bir ihtiyaç fazlası asker silah altındadır. Üretime katılıp katma değer sağlamak, vergi ödemek ve işlerinin başından olmak yerine bu gençlerimiz 1 yıl boyunca devletin imkanları ile kışlalarda atıl vaziyette beklemektedir.
Haziran ayı itibariyle asker ve yoklama kaçağı durumunda olan gençlerimizin sayısının yaklaşık 750 bin civarında olduğu bilinmektedir. Bu rakam hali hazırda ordudaki er ve erbaş sayısının (Nisan itibariyle 328 bin asker)2 katından fazladır. Hatta bu rakam ordumuzun subaylar dahil toplam mevcudu olan 628 bin askerden de fazladır. Söz konusu 750 bin kişi belirli bir sistem dahilinde askere alınmaya çalışılsa bile mevcut askere gitmek isteyenlerle beraber bu rakamın eritilmesi bile 5 yıldan uzun sürecektir. Kaldı ki bugün bile ordunun asker ihtiyacı her celp döneminde fazlası ile karşılanmakta, askere gitmek isteyenlere birkaç celp dönemi sonrasına sevk işlemi yapılmaktadır.
Tüm bu gelişmeler ışığında bedelli askerliğin yeniden gündeme gelmesinin hem Türkiye, hem TSK hem de gençlerimiz için son derece faydalı olacağı görülmektedir.
2011 yılındaki düzenlemede GBT sıkıntısı yokken, yaş sınırının yüksekliği ve bedelin fazlalığı gibi unsurlara rağmen katılım yüzde 16 civarlarında gerçekleşmiş ve toplamda 70 bin gencimiz uygulamadan yararlanmıştır. Ancak söz konusu yaş sınırı ve ücretin sorunu çözmediği o dönemde 450 bin olan bakaya sayısının bu yıl GBT uygulamasına rağmen 750 bine çıkmasından anlaşılmaktadır. Bu bakımdan daha makul bir yaş ve fiyat ile konunun yeniden değerlendirilmesi AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş'un da defaten ifade ettiği üzere zaruri hale gelmiştir.
Bu durum konu ile ilgili tarafsız kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptırdığı anketlerde de açıkça görülmektedir. Mayıs ayında yapılan araştırmaya göre Türk Halkının %60,5 bedelli askerlik uygulamasını desteklemektedir.
Askeri vesayetin bittiğine inandığımız, 2023 hedefleri doğrultusunda her zamankinden daha fazla çalışmaya ve üretmeye ihtiyacımız olduğu bu dönemde; gençlerimizin önünün açılması, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milli iradenin sandığa yansıması ve gençlerimizin kendi polisinden kaçmak zorunda kalmadan özgürce ailelerinin başında kalabilmeleri açısından bedelli askerlik uygulamasının bir an önce yeniden ele alınması hususu gündemin en önemli maddelerinden birisi olmayı hak etmektedir.
Makinelerin ustasız, çocukların babasız, bakıma muhtaç anne-babaların evlatsız, işsiz ve kirada olan kadınlarımızın eşsiz kalmaması, ailelerin dağılmaması, iş yerlerinin kapanmaması ve her şeyden önemlisi gençlerimizin geleceğe dair heyecanlarının yitirmemesi için bir an önce çözüme kavuşturulması gereken bu sorunun kısa sürede gündeme alınması hayati önem taşımaktadır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Bedelli Askerlik Platformu
3.Havalimanı'nın adı Selahaddin Eyyubi olsun
Temel atma töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, “İstanbul'a yapılacak olan 3. Havalimanı'nın dünyanın en büyük havalimanı olacak” demişti.
3. Havalimanı 2018'de tamamlandığında 150 milyon yolcu taşıma kapasitesine sahip olacak ve 10 milyar 247 milyon Euro’ya mal olacak.
Yap-İşlet-Devret modeliyle ihalesi gerçekleştirilen üçüncü havalimanı tamamlandığında yıllık 150 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak.
Böylesi büyük bir projenin geçekleştirilmesi toplumda büyük bir memnuniyet ve ilgi ile karşılandı.
Bu ilginin bir sonucu olarak, bu esere konacak isim de tartışılmaya başlandı.
Bu konuda birçok öneri konuşulur oldu.
Bir okurum da bu konu ile ilgili hassasiyetini ve önerisini bana yazarak dile getirmiş.
Okurum Hakan Bey ‘Şimdilik (3.) Havalimanı'nın adı Grand Airport olarak anılıyor. Havalimanının yerli isim olması öncelikli tercihimiz. Bu konuda önerim Selahaddin Eyyubi Havalimanı olmasıdır. Bu değerli sultan ne yazık ki tarih kitaplarımızda yeteri kadar anlatılmamış, yabancı tarihçiler tarafından bizlerden daha iyi anlatılmış ve tanınmıştır. Değerli Sultan Selahaddin'e ölümünden 921 yıl sonra bu nişanın takılması ve adının havalimanına verilmesi çok önemli ve yerinde olacaktır. Selahaddin Eyyubi Türk, Kürt ve İslam sentezinin ender ortak değerlerindendir ve gerçek barışın çimentosu olacaktır. Eğer bu düşüncemi siz de tasdik ediyorsanız ricam bunu köşenizde dile getirin. Teşekkür ederim’ diyor.
Bana da çok sıcak gelen Hakan Bey’in önerisini yetkililerin dikkatine sunuyorum.
Bizden önermesi. Takdir sizin.