31 Mart seçim gecesinden bu yana çok farklı bir sınavdan geçiyoruz. Her seçimden sonra partilerin sandık sonuçlarına itiraz hakkı vardır. Fakat bu sefer başka... İstanbul'da kuşku o kadar arttı ki, Adalet ve Kalkınma Partisi 39 ilçenin sonuçlarına birden itiraz kararı aldı. Seçimi AK Parti lehine kazanmış ilçeler bile itirazda bulundu. Çünkü kısa bir yoklama, gözden geçirmede bile oyların büyük oranda AK Parti'den eritilip CHP'ye geçirildiği görülünce kuşku arttı, derken kuşku şaibeye dönüştü, İstanbul'daki bütün sandıkları sardı...
İstanbul genelinde 290.276 oy geçersiz sayılmış. Esenyurt'ta, 17.774 oy, Bağcılar'da 15.886 oy, Küçükçekmece'de 14.430, Ümraniye'de 13.523 oy geçersiz sayılmış. 300bin civarında geçersiz oy... İstanbul 'un içinden sanki bir kaç il birden çıkartılmış, sökülmüş.
AK Parti diyor ki;kimse vatandaşımızın oyunu ziyan edemez. Kimse vatandaşımızın iradesini çöpe atamaz. Milli irade ziyan edilemez. Vatandaşımızın anayasal söz hakkından vazgeçmeyiz diyor.
***
Ama bu kısa iki günde bile nice dersler ibretler gördük. Her şeyden evvel, büyük olmanın, başarılı ve varsıl olmanın her şeye yetmeyeceğini, bizleri kibre, umursamazlığa, uyuşukluğa sürüklemesine izin vermememiz gerektiğini gördük. AK Parti sadece ülkemizin değil, dünyanın en büyük STK'sı aynı zamanda. En büyük sivil güç olduğu halde fark edemediği bir yolsuzlukla karşı karşıya. Tamam karşı taraf kötü niyetli ama bizlerin de daha müteyakkız olmamız gerekmez miydi?
AK Parti yönetimince memleketimizin her yerinde çok değerli hizmetler verildi. Mesela İstanbul'da yapılan yollar yetmedi de denizin altından iki büyük cadde daha açtılar. Büyük hizmet, büyük muvaffakıyet… Peki bu devasa hizmetler, niçin herkesin gönlünde bir iz bırakamadı. Öyle zannediyorum ki seçimin hayhuyundan sonra bu soru, ciddi bir mesele olarak AK Parti kurmaylarınca, incelenecektir.
Seçimle ilgili çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz;
1- Adalet ve Kalkınma Partisi, 31 Mart Mahalli seçimlerinin galibi olarak seçimlerden çıkmıştır.
2- Seçimlerdeki ‘beka’ söylemi epey eleştiri aldı ama bunun yerel seçim söylemi değil de genel seçim söylemi olduğunu söyleyenler de, bir başka genel seçim söylemine yaslanmışlardı; ‘ekonomi’... Buna rağmen her ikisinin de ağır gerçekliği altında girdik seçimlere, kolay şartlar içerisinde girmedik. Bir yandan üzerimizdeki ekonomik dış baskı, diğer yandan içeride ve dışarıda Türkiye aleyhine çalışan PKK ve FETÖ terör örgütleri ve hemen güneyimizdeki Suriye kriziyle aynı anda mücadele ederken girdik bu seçimlere... Demokrasi kültürünün hatta geleneğinin yerleşmiş olması büyük kazancımız.
3- Tüm kötülük odaklarının çabalamasına rağmen milletçe bir sağduyu ile geçirdik seçim sürecini. İnşallah bundan sonra da farklılıkların bir arada yaşamasına dair kurduğumuz kardeşlik, dostluk, komşuluk ahengi sürsün istiyoruz. Toplumsal kamplaştırıcı dilin, hem medyadan hem siyasetten kalkması gerekiyor. Yangına ramak kala kıvılcımları söndürmemiz gerekiyor. Bu sözlerimi yufka yürekli bir ihtiyar olmama yoranlar var. Ben anneyim, annelerin kalbi uyumaz, siz bu sözümü yazın bir köşenize. Sevgiye ihtiyacımız var, umuda, dostluğa. En az yol, su, elektrik kadar.