Caddeler, havalimanları, parti teşkilat binaları, gazeteler, sosyal medya... Onlarla dolu. Milletvekili aday adaylarıyla... Bu neşeli ve istekli kalabalığa bakınca ister istemez kendimizi gözden geçiriyoruz. Soru şu; milletvekillerinden bizim beklentilerimiz nelerdir...
Bizlerin temsilcisi olan vekillerimizde aradığımız özellikler tarih boyunca siyasetnamelerin asli konusu olmuştur. Kutadgu Bilig'den, Ahlak-ı Ala'i'ye kadar göz gezdirebileceğiniz tüm siyasetnameler, devlet yönetiminin aynı zamanda bir ahlak felsefesi gerektirdiğini söyler.Sultanlara ahlakı, dini, iyiliği, mertliği, teba ile iyi geçimi, adaletin gerekirliğini hatırlatan risaleler geleneği, sadece edebiyatın değil, siyaset ve hukuk tarihimizin de tavrıdır.
Son on yılda yeniden itibar kazanması yanıltmasın... Kötü yöneticiler, idareyi kendi çıkarları doğrultusunda suistimal eden zevat, toplumun tüm zenginliğini emen mantarlaşmış vesayet odakları, siyasete ve siyasetçiye güveni zaman içinde yok eder. Bu noktada cemiyetin akil kişileri siyasetten giderek daha fazla kaçınırlar, imtina ederler, iyiler ve doğrular siyasetten çekildikçe meydan kötülere kalır, toplum ifsad olmaya devam eder durur... Siyasetten uzak durmak kişisel sorumluluğumuzu kaldırmaz... Siyasetle ilişkisizlik, mesafe, uzaklık, bizi kurtarmaya yetmez...
Bu konuda Selçuklu siyasetinin yaslandığı alimler ve medreseler geleneği, tarihteki gidişatın “ilişkisizlik” bağlamında olmadığını ortaya koyacak örneklerle doludur. Özellikle Nizamülmülk ve Siyasetname geleneği, ilim ve siyaset, alim ve halife dolayısıyla ahlak ve devlet ilişkisini, medeni bir harmoni olarak nasıl ince bir ahenkle kompoze ettiğimizi ortaya koyar. Siyasetnameleri hem yönetim sanatı hem de ahlak dersi olarak çift katmanlı okumaya tabi tuttuğumuzda zerreden galaksilere uzanan yaratılış adetlerini yani fıtratı, yani doğal hukuku da izlemiş, öğrenmiş oluruz.
Milletvekillerinin akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim sahibi olmalarını isteriz. İdarecilik ve insanlarla iletişim, meselelere sahip çıkma, sorun çözme kabiliyetine sahip olmalarını bekleriz... Meslek sahibi olmalarını, bir ilim veya sanat konusunda ehil olmaları yanısıra, toplumumuzun iktisadi, sosyal, kültürel meseleleri hakkında, yaşadığımız çağın problemleri ve çözümü yönünde fikir sahibi olmalarını isteriz. Vekillerimiz toplumuna yabancı kimseler olmasın, geleneğimizi, örfümüzü, sosyolojimizi bilen müsamaha ve toplumsal barış taraftarı kimseler olsun isteriz...
Ve adalet... Milleti temsil eden vekiller, devletin ancak adaletle ayakta durabileceğini bilmeliler. Adalet onların en birincil vazifesidir. İşlerinde, ırk, hemşehrilik, akrabalık, zenginlik gibi konuları öncelik yapmamalılar... Hangi inançtan, hangi ırktan, hangi kesimden olursa olsun haklı olanın hakkı, zalimden alınıp kendisine iade olunmalıdır. Adalet toplumsal barışın menbaıdır.
Milletvekillerimizn dürüst olmaları gerekir. Yalancılık, sahtekarlık yapan, insanları aldatan, dürüst davranmayan kişilerin başa geçmesi, o millet için afettir. Sözünde duran vekil istiyoruz.
Vekillerimiz cesur olmalıdır. Gerektiğinde risk alabilmeli, toplumsal çözüm arayışlarında öneri getirecek birikimle donanmış olmalılardır.
Ve basiret... Siyasetin en önemli şartlarından birisi, vekillerimizin basiret ve feraset sahibi olmalarıdır. Hukukun ve adaletin tecellisini istemekte sebatkar olmalıdır.
İstişare... Bağnaz ve ben bilirimci vekil istemiyoruz... Akarsu yosun tutmaz misali, fikir hareketlerine açık ve çevresine danışan, fikir alan, karşılıklı fikirleri müzakere edip değerlendiren, açık zihinli, konuşması ve dinleyişiyle olumlu sinerji veren vekiller istiyoruz...