Seçimlere neredeyse bir hafta kaldı. Kafalar karışık, insanlar nereye bakacağını, kimi tercih edeceğini bilmiyor diyenler, ya uzayda yaşıyor ya da aşka bir hesabın peşinde.
Toplumun büyük bir kesimi, kimi neden tercih ettiği konusunda gayet net bir duruş sergiliyor. Bunu meydanlardan okumak mümkün, eğer irtibatınız kopmamışsa sokaktan bu nabzı alabilirsiniz.
O nedenle ortada kafa karışıklığı filan yok, sadece öyle olmasını arzu edenler var. Bunların şu sıralar siyaseti esir almak üzere hareket eden yapının arzusu olduğunu herhalde söylemeye bile hacet yok.
Eğer siyaset, seçimler ve bunlar üzerinden devam eden rekabet, kendi haline bırakılmış olsaydı, şu anda herkes hükümetin, yerel seçim nedeniyle belediyelerin hizmetlerini ve icraatlarını değerlendirecek; eğer bunlara dair bir eleştirisi, tepkisi ya da memnuniyeti varsa sandığa onu yansıtacaktı.
Şimdi manzara çok farklı. Seçimler, kelimenin tam anlamıyla bir büyük hesaplaşma olarak şekilleniyor. Buradaki başlıklar, bir yerel seçimin, hatta genel seçimin çok ötesinde anlamlara sahip. Seçmen bunları son derece net biçimde teraziye koyuyor, tartacak ve milli irade tecelli edecek.
Bu apaçık bir gelecek oylaması ve herkes bunun bilincinde.
***
Türkiye, yakın tarihinin değil, neredeyse son iki yüzyılın en büyük barış projelerini, üstelik pek çok olumsuzluğa ve kendi içindeki direnişe rağmen hayata geçirmeye çabalıyor. Bir bakıyorsunuz Oslo görüşmelerinden bu yana bu süreci hedef alan hamleler geliyor.
Hali hazırda, belki de en çok hedef alınan projelerin başında ‘çözüm süreci’ var. Kendi coğrafyamızda bizi kuşatmaya dönük bir büyük sorunu, doğal sınırlarımız içinde ele alma çabamız, kelimenin tam anlamıyla boğulmak isteniyor. Üstelik artık toplumun hiç itibar etmediği sıradan tezler ve iddialarla.
Dün Nevruz’du ve herkes kendi bulunduğu siyasi ya da kültürel pozisyona göre bu günü coşkuyla kutladı. Ancak ortaya çıkan manzara ve mesajlar, Türkiye Kürtlerinin barışı bozmak isteyenlere geçit vermeyeceğini gösteriyor. Bunun ne kadar kıymetli olduğunu Gezi’den 17 Aralık’a kadar bütün operasyonlarda hep birlikte gördük.
Diğer yandan bir kez daha anmakta yarar var. MHP’nin bugünkü liderliği, ortalığı yangın yerine çevirmek isteyenlere geçit vermeyecek bir basiret sergiliyor. MHP’yi sadece seçimlere katılan ve bugünkü tabloda üçüncü sırada yer alacak bir siyasi parti olarak görmek kesinlikle yanlış olur. Bu parti bir geleneğe, bir duruşa karşılık geliyor ve bunun fırtınalı günlerde ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerekiyor.
***
Meydanlara, oradaki basiret sahibi milyonlara dün ‘bidon kafalı’ diyenler oldu. Bugün ‘taşıma, toplama’ diyenler var. Milletin sözüne itibar etmeyip, başka güçler üzerinden kazanma arayışı yabancısı olduğumuz bir zavallılık değil. Millet daima bu kervanın sahibi, o yüzden kervan onun istediği gibi yürür.
Siyaseti de, bugünü de, yarını da Allah’ın izniyle millet düzenler, onun parmağı nereyi işaret ediyorsa oraya gidilir.
Alıştıkları kirli ‘parmaklar’ı bize teklif eden hayasızların anlayamadığı hakikat bu. Alıştıklarınız sizde kalsın, nerede istiyorsanız orada!