Güvenlik politikaları uzmanı Mete Yarar’a bağlandığı televizyonlardan birinde sormuşlar “Sizce ne tür patlayıcı kullandılar?” Mete Yarar isyan ediyor bu soruya haklı olarak. “Gübre bombası olsa ne fark eder, C-4 olsa ne fark eder ya da tahrip kalıbı olsa ne değişir?” ne değişir diyor, çok haklı.
Soruyu soran arkadaşımız tahminen patlayıcı cinsinin olayın faali olan örgütü bulmaya yardım edeceğini düşünmüş olmalı. Ama tahminle olmaz ki bu işler. Dünyada kullanılan patlayıcı tür sayısı zaten belli, düzenek vesaire gibi başka unsurlar da var fail belirlemeye yarayan.
Kaldı ki Olay Yeri İnceleme ekipleri o karmaşa ve karanlığa rağmen aracı kullanan canlı bombanın parmağını da buldular ve parmak izinden de kimlik tespiti yaptılar. Tek anlamsız soru bu değildi aslında... Haber kanalları kesintisiz yayına geçtiler ve az bilgiyle patlama yerine 700-800 metre uzaklıktan canlı yayın yapmaya başladılar.
Hal böyle olunca da bir-iki satırlık bilgi defalarca tekrar edilip durdu heyecanlı anlatımlarla.
Hep söylerim, terör öldürdüğü insanları değil, öldürdüğü insanlar sayesinde yaşayan insanlar üzerinde dehşet etkisi yaratmaya çalışır diye. Kesintisiz yayın yapma çabası o dehşet duygusunu arttırıyor aslında.
Kadrolu uzmanlar ve onlara ayrılan bir bütçe de olmadığından herkes bulduğunu yayına atıyor. Ekrana çıkan da iki satırlık bilginin üzerine teoriler kurup ilerlemeye çalışıyor.
***
Gazetede yazmanın en kötü tarafı olayların gerisinde kalma sıkıntısı.
Dün sabah radyo programımda Ankara olayı üzerine konuşurken bizim gazetenin sosyal medya servisi dün yazdığım ve bugün çıkan Gülben Ergen yazısını servise koydu. İnsan kendi yazdığına yabancılaşır mı, hissettiğim tamamen bu oldu. Laf olsun diye anlatmıyorum size bunu.
Sosyal medya hesapları ağırlaştırıldı Çarşamba gecesi. Girip orada okuduklarım da kendi ülkemde yabancı gibi hissetmemisağladı.
Teröre kurban verilen 28 canın kanı üzerinden siyasi nefretlerimizi kustuk birbirimize... Bu acıda da birleşemezsek ne yapacağız biz? İçinde olduğu gemi batsın isteyen başka bir yolcu grubu yoktur sanırım dünyada...
***
Anlamsız bir sürü daha soru sorabiliriz Ankara’da yaşanan vahşete dair. Üzerine Diyarbakır’daki diğer alçak saldırıyı da ekleyebiliriz. Çok anlamlı sorularda sorabiliriz ama asıl soruyu sorma zamanımız geldi de geçiyor.
Büyük acıların birleştiremediği toplumlara millet denilebilir mi? Biz millet olma özelliklerimizi kayıp mı ediyoruz?