Hafta içi sosyal medyada, Gelecek Partisi lideri Sayın Ahmet Davutoğlu'nun dikkat çeken bir uyarısı yayınlandı: 'Cumhur İttifakı seçimi kazanırsa, bir sonraki seçimi kazanırsa, bir sonraki seçime kadar Türkiye, ya çok sert gerilimler yaşar ya da bir takım ülkelerde görülen şekilde, görünüşte demokrasi olan ama aslen alakası olmayan bir yapıya bürünür. Ülke adı vermek istemiyorum ama Kuzey Kore'ye kadar gider bu örnek ülkelerin ucu'...
Doğrusunu isterseniz ürkütücü olduğu kadar düşündürücü bulduğum bir ifade. Tanıdığımız Davutoğlu Hoca, hatırladığım kadarıyla millet iradesine önem veren bir siyasetçiydi. Serbest ve hür iradelerini bir parti lehine kullanmış ve temsil yetkisini o partiye vermiş kişiler, niçin ya çok sert gerilimlere ya da anti demokratik bir ülke olmaya mahkûm olacaklardır? Geçmişte pek çok darbeye şahit olmuş kişiler olarak, seçim sonuçlarına dair böylesi bir kaotik çağrışım, bizleri işkillendirmiyor değil. Doğrusunu isterseniz; ''bizim ittifakımıza oy vermezseniz ve şayet ittifakımız seçimi kaybederse, başınıza çok sert olaylar gelir'' gibi bir anlam çıkartmak da istemiyorum bu ifadelerden... Nereden bakılırsa bakılsın, nereden okunursa okunsun, evet ürkütücü ve düşündürücü...
Öte yandan içerideki olası gerilim senaryolarından daha hızlı yaşanan, dış gerilimler var... Millet İttifakı'nın dış müttefikleri teyakkuz halindeler. ABD Başkanı Biden'ın Türkiye merakı öteden beri dikkat çekiciydi. Değişik mülakatlarında, Türkiye'de muhalefetin desteklenmesi gerektiğini, bunun da eski örneklerde olduğu gibi siyaseti deviren darbelerle değil de bizzat siyasetin içinden gerçekleştirmek gerektiğine dair sözleri hala kulaklarda çınlıyor. Bunu üzerine Cumhurbaşkanımız Erdoğan gayet samimi bir şekilde itirazda bulunmuştu; 'Türkiye'de darbe ile yapamadıklarını, muhalefeti destekleyerek gerçekleştirmek istediklerini, kameralar önünde söylemekten de çekinmiyorlar. Yahu dostluğumuz var. Oturup konuşmuşluğumuz, çay içmişliğimiz var ya. Böyle bir ifadeyi bizim için nasıl kullanırsın?" Ne dostluktan, ne çaydan, kahveden anladıkları var.
Maksatları; ''Erdoğan'ın önlenmesi' olan güçler, bunun altında herhangi bir başka etik-politik sebep aramıyorlar, Erdoğan gitsin ve Türkiye yine eski çizgisine, 'üzgün müstemleke' tabelasına geri dönsün istiyorlar. Sussun. Dursun. Soru sormasın. İtiraz etmesin. İşlerini kendi başına gerçekleştiremeyen bir Türkiye, vasi atanmış, kısıtlı bir Türkiye istiyorlar...
Ve tam da bu arada Suriye Dış İşleri Bakanlığı'nın içler acısı bir bildirisi... Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından 5 Mart'ta yapılan açıklamada, ABD Genel Kurmay Başkanı Mark Milley'in Suriye'nin kuzeydoğusunda yer alan bir ABD üssüne yaptığı son ziyaretini, Suriye'nin "egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün bariz bir ihlali" olarak nitelendirdiği belirtildi. Bakanlık, "Suriye, Milley'in yasadışı bir ABD askeri üssüne yasadışı ziyaretini şiddetle kınıyor" dedi...
Acaba 'Erdoğan Gitsin İttifakı' da böyle bir Türkiye mi istiyor?
Evvelki gün, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Michael Erik Kurilla, PYD/YPG işgali altındaki Haseke'deydi. Sosyal medyada yapılan açıklamada; ''Kurilla, ABD'nin ortağı olan ve DEAŞ'a karşı operasyonlar düzenleyen SDG'yi de ziyaret etti" ifadesi vardı. Daha anlaşılır şekilde söyleyelim; SGD yani Suriye Demokratik Güçleri adını kullanan terör örgütü PKK'nın yan kolu YPG mensuplarını ziyaret etmiş...
ABD'nin, Suriye'yi adım adım işgal eden YPG terör örgütünü, gerek teçhizat gerekse maddi destek ve yardımlarla pervasız şekilde desteklediğini tüm dünya biliyor. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, son verdiği mülakatta; Türkiye ile ABD arasındaki temel anlaşmazlık konularına değindi. ABD'nin PYD/YPG'ye verdiği destek, S-400'ler ve CAATSA yaptırımları bu anlaşmazlıkların başında geliyor. Kalın; FETÖ'nün ABD'de yapılanmasına izin verilmesini de sorun başlıkları arasında zikretti. Bu dört meselenin hepsi de, Türkiye'nin bağımsız bir ülke olarak varoluşuyla, güvenliğiyle, hayat memadıyla ilgilidir.
Aynı ABD'nin, Türkiye'deki 'Erdoğan Gitsin İttifakı'na verdiği destek sizce de şaibeli değil midir?
'Erdoğan gitsin' ezberiniz üzerinden soralım o zaman: Tamam, Erdoğan gitsin de, Erdoğan'a oy veren milyonlarca insan nereye gitsin? Siyasi tercihlerinden dolayı insanları kınamak, hatta tehdit etmek, hangi demokratik ülkede görülür? Uzaklara bakmaya gerek yok. Biz upuzun yıllardır ülkemizde zaten buna mahkûm edildik. Siz halksınız, siyasetten, devletten anlamazsınız, biz iyisini biliriz diyen jakobendik zihniyet, kâh darbelerle, kâh resmi ideolojilerle, bazen de tehditlerle, uyarı ve muhtıralarla, enselerimizde boza pişirmediler mi?
Gezi günlerindeki vandallığa, eşkıyalığa izin vermeyen, 15 Temmuz'da gözü dönmüş darbecilere geçit vermeyen bu millet, seçimden sonra da her kim kazanırsa kazansın, sert gerilimlere pabuç bırakmayacaktır... Ağızlarını her açtıklarında asacağız, keseceğiz, kapatacağız, indireceğiz, yasaklayacağız diye haykıranların hevesleri kursaklarında kalacak inşallah...