Seçime 2,5 ay kaldı.
Son 13 yılda yapılan seçim ve referandumların galibi AK Parti oldu.
Muhalefet cephesinde ciddi bir değişiklik olmadı.
7 Haziran’a giderken AK Parti’de bir oy düşmesi gözlenmiyor; CHP ve MHP’de de radikal bir değişiklik beklenmiyor. TBMM’de sandalye dağılımını biraz değiştirebilecek tek şey HDP’nin yüzde 10 barajını aşıp aşmayacağı...
Son ciddi araştırmalarda da AK Parti yüzde 47-49, CHP yüzde 22-25, MHP yüzde 14-16, HDP ise yüzde 7,5-9 aralığında görünüyor.
Bu haliyle HDP’nin durumu hala riskli.
HDP’ye barajı aşma umudunu aşılayan, Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 9,7 oy almış olması.
Bu oyun ‘Türkiyelilik’ söylemiyle, HDP’nin Kürt oy tabanına eklenen sol-sosyalist ‘Türk’ oylarıyla sağlandığı görüşü hakim.
Ve bu ‘Türk oyları’nın arttırılmasıyla barajın aşılabileceği düşünülüyor.
Üç başlıkla üç aşamalı bir analiz yapalım:
HDP’nin kaç oya ihtiyacı var?: Demirtaş yüzde 9,7’lik oyu yüzde 73,7 katılımlı bir seçimle almıştı. Genel seçimlere katılım yüzde 85’lerde seyreder; 7 Haziran’da ise daha fazla olacağı tahmin ediliyor. Buna göre HDP’ye barajı aşması için yüzde 0,3’ten çok daha fazla oy gerekiyor.
‘Türkiyelilik’ cumhurbaşkanlığı seçiminde ne katar etkili oldu?: Sandık bazında yapılan araştırmalar, Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘Türkiyelilik’ söylemi ile sol-sosyalist Türk oylarından aldığı payın sanıldığı kadar yüksek olmadığını gösteriyor. Sol-sosyalist seçmenden Demirtaş’a giden oyların 300 binlerde kaldığı, asıl oyun Batı’daki yine Kürt seçmenden geldiği tespiti önemli.
Sol-sosyalist Türk oyları HDP’ye gider mi?: Bugünkü proje bunun üzerine kurulu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘genç, laik, Kürt lider’ olarak sol-sosyalist-liberal Türk seçmenine sunulan Demirtaş projesi.
Ancak cumhurbaşkanlığı seçimindekinden önemli bir farkı var: ‘Türkiyelilik’ yerine daha çok ‘Kemalist Türk solu’ söylemiyle paralel bir tutum...
Bu tutumun temel mottosu ‘Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı’...
Yani HDP’yi CHP ve MHP ile aynı çizgiye getiren bir proje.
Demirtaş’ın “HDP var oldukça Erdoğan Başkan olamaz” çıkışı, “Çözüm süreci AKP’yle işbirliği değildir” mealindeki açıklamalarının hedefi ‘sol-sosyalist Türk oyları... Bu mesajlar, Demirtaş’a destek veren medyada dile getirilen beklentilerle örtüşüyor.
***
Sol-sosyalist-(bir kısım) liberal Türk kitlesinin bu ‘projeye’ destek verip vermeyeceği, verecekse de oylarının barajı aşmaya yetip yetmeyeceğini 7 Haziran gecesi göreceğiz.
Ancak bu projeyi hayata geçirmeye çalışanlar bana Türk solunun duayeni Mihri Belli ile Abdullah Öcalan’ın konuşmasını hatırlattı.
Adına açılan mihribelli.com sitesinde de yer alan konuşmanın ilgili bölümü şöyle:
“Belli: Bir arkadaşımdan mektup aldım. ‘Bu hareket (PKK) Kürdistan’ın ulusal kurtuluş hareketidir. Bu zafere yol açtıktan sonra onu bir sosyalist devrimle taçlandırmak bize düşecektir’ diyor.
Öcalan: Türkiyeli?
Belli: Türkiyeli bir arkadaş.
Öcalan: Doğru, doğru...
Belli: ‘Peki onlar niye taçlandırmasın bir sosyalist devrimle’ diye karşılık verdim.
Öcalan: O da doğru.
Belli: Yani ulusal-demokratik devrimi başkası yapacak, onlar da ‘sen kenara çekil, sıra bende’ diyecekler! Sana niye devretsin bu işi, sen kimsin?”
***
Demirtaş’ın bazı konulara açıklama getirmesi gerekecek:
- ‘Ordu-millet el ele’ sloganıyla ‘milli demokratik devrim’ projesine çalışan ‘Türk solu’nun zamanında ‘Kürt hareketine’ biçtiği ve Öcalan’ın karşı çıktığı rol bugün hayata mı geçiriliyor?
- Bugünün ‘Türk solu’, Demirtaş’tan “Kürt siyasal hareketini Kürt’ten koparıp bize getirecek lider” mi çıkarmaya çalışıyor?
- ‘Kürt’ ya da ‘çözüm’ yerine “Erdoğan’a hayır, AKP’yle işbirliği yok” söylemiyle Demirtaş’a çözüm sürecini AK Parti iktidarıyla birlikte yürüten Öcalan’a karşı bir ‘liderlik’ sınaması mı yaptırılıyor?
- Değilse, İmralı çözüm için AK Parti iktidarıyla birlikte hareket ederken “AKP ile işbirliği yok” söyleminin anlamı nedir?