Bize vicdan satmaya kalkanların patlak kanalizasyon borularına telif ödemesi lazım. Hiç şaşırmıyor oluşumuza şaşırmayınız çünkü kokmuş kurbağalı dereyi derya diye gösterme gayretleri ilk değil. Bir savaş başladı, Dünyayı okurken Cemil Meriç'in batıya matuf söylediklerini sayfa sayfa yaşıyor gibiyiz. Rusya Ukrayna'ya bunlar da sefaletin renkten rengine girdi.
Leş olmak için diploma isteseler bunlar alçak lisans teziyle gelirler o derece. Bunlar yüzünden yüzümüzde Suriyeli mazlumlara utancın kızarıklığı henüz silinmemişken, Ukrayna'nın masum insanlarına mahcup olma sırasına girdik.
Oturduğu yerden leş klavyesinin bitini ayıklamaya üşenen bir oluşum, daha ilk günden "Rusya, damadın SİHA'sını vurdu" diye yazdı. Düşünün vicdan ve demokrasiyi bağırsaklarından sıvayanların sevincine bakın. O saatlerde Ukrayna'da bir baba kızının ipekten saçlarını gözyaşlarıyla okşuyor ve güvenli bölgeye yolluyordu. Güzel günlerin sabahında kızının saçlarını ören babanın eli, sizin o leş harfler seçip savaş fırsatçılığına dönüştürdüğünüz elinizden bin kat daha şereflidir.
Ne kadar baba ölecek, ne kadar yetim kalacak toprağın göğsünde bunu düşünecekleri yerde, SİHA vurulmuş onun göbeğini atıp halayına durmuşlar. Bir de kullanmadığınız SİHAlar ne işe yarayacak diye salya baloncuğu olup sıçrıyorlardı. Ve Yine düşünün yangın söndürme cihazlarını kullanmak için yangın çıkartacak zekaya sahip bu belgesel canlıları, neyin hesabını yapıyor.
Yine bu süreçte en özgürleri özel olarak paketlendi, rezil hediye kutusu olarak raflarda yerini aldı. Ukrayna'daki Türk kardeşlerimizin can güvenliği ne olacak diye sesiyle ortalığa çatallanırken, bir Türk öğrencinin canlı yayına bağlanmasıyla Özgür Özel duvar kağıdına dönüştü. Öğrenci kardeşimiz konsolosluğun ve Dışişleri Bakanlığının kendileriyle bizzat ilgilendiğini söylüyor devletine şükranlarını sunuyordu.
Utanma duyguları renk seçimini bu sene yine mor ve tonlarından yana kullandı.
Son olarak işte en utanılacak kısmı burası. Kendi mahallelerinin kırıkkafası yine sızdırma yaptı. Alçıya almadığı için sıçrayışlarına nöbetlerine maruz kaldığımız o kırık kafa şunu yazdı. "Keşke bize gelenler de Ukraynalı olsa". Bu ne demek biliyor musunuz ? Bu, insanlığın öğürerek kustuğu bir yal tabağının bize insan diye yutturuluşu demek. Mülteci olan mazlum insanın şekline göre şekil alan bu zirai atıklar hepimiz için ibret vesikası.
Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş, içimizdeki vasıfsız organların insanlık cüssesinden firar ettiği gerçeğini ortaya koydu.
Daha 17 yaşında evladını bir kamyon kasasında cansız yatarken gören babanın ahı sizin nefretinize dolansın..