Bahçeli’ye karşı bayrak açan muhalifler için kötü haberler peş peşe geldi. Beş gün önce Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, muhaliflerin 19 Haziran’da düzenledikleri Genel Kurul’da alınan karları ve tüzük değişikliklerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına karar verdi.
Dün de Çankaya İlçe Seçim Kurulu, MHP Genel Merkezi ve MHP’li muhaliflerin 10 Temmuz’da yapılacağını ilan ettikleri “seçimli olağanüstü kurultay”ının yapılamayacağını açıkladı. Kurultay kaosunda gelinen son durak, muhaliflerin Yüksek Seçim Kurulu’na yapacakları itirazın ve 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının kesinleşmesini beklemek...
Bu gelişmeler, inisiyatif aldıkları zannedilen muhaliflerin elinin zayıfladığını gösteriyor. Muhalif kanadın moral çöküntü içine girdiği ve birbirlerine düştükleri ise Akşener cephesinin diğer adaylara yönelik hakaret ve suçlamalarından anlaşılıyor. 19 Haziran’daki kurultayda Kongre Heyeti Başkanı seçilen Müsavat Dervişoğlu resmi Facebook hesabından, Sinan Oğan ve Koray Aydın için “ismi büyük cüceler” ifadesini kullandıktan sonra şunları yazdı: “Türkiye’nin her yerinde ‘Meral Hanım ihraç edilecek ve dolayısıyla aday olamayacak’ demek suretiyle meydanın kendinize kalacağını anlatıp durdunuz. Zira derdiniz, Milliyetçi Hareket’in geleceği değil, şahsi ikballerinizdi. Siyasi şeytanlığınızın sonucu ile övünebilirsiniz. Arkamdan çemkirmeyi ve iftira atmayı bırakın...”
Devlet Bahçeli, muhaliflerin hareketini baştan beri yönetim değişikliği için harekete geçmek olarak görmemiştir. Son olarak partisinin Hatay il teşkilatının düzenlediği iftarda Bahçeli, şunları söyledi:
“Meselenin yürek burkan tarafı, düne kadar içimizde olan bu kişilerin, oynanan oyunlara figüran olmayı bile bile tercih etmeleridir. Bunlar, MHP düşmanlarıyla aynı safta toplandılar. Pensilvanya’nın emir erliğine talip oldular. Paralel çetenin tetikçiliğine soyundular. Proje elemanı olmayı kendilerine yakıştırdılar. Kimi buldularsa değişim çağrısı yaptırdılar. Sağcılar solcular; komünistler faşistler; ateistler liberaller, takiyeciler ve tavizkârlar değişimin yedek unsurları olarak sorumluluk aldılar. Birgün, Taraf, Agos, Sözcü, Yeniçağ, Cumhuriyet gazetelerine değişimin propaganda görevi verildi. Sözde aydın ve gazeteciler değişim korosuna gönüllü katıldılar. PKK, DHKP-C değişim katarına omuz verdiler. Bazı medya ve sermaye sahipleri değişim amigoluğuna tamam dediler.”
MHP’ye yönelik operasyon, 17/25 Aralık’ta AK Parti’ye yönelik operasyona ne kadar da benziyor. Orada hedef Erdoğan ve AK Parti olduğu halde, “yolsuzluk ve rüşvet kılıfı” kullanıldı. Şimdi de hedef Bahçeli ve MHP olduğu halde, “yönetim değişikliği ile iktidar yürüyüşü” kılıfı devreye girdi. Dikkat edilirse 17/25 Aralık’taki cephe ile MHP’ye yönelik operasyonda görev alan cephe aynı aktörlerden oluşuyor.
Bu cephe 17/25 Aralık’ta başarılı olamadı. MHP ile ilgili operasyonda da başarılı olamayacaklar. Bu cephenin, yürüttüğü algı operasyonu da işe yaramayacaktır. AK Parti’nin/iktidarın Bahçeli’den yana olduğu algısı ile muhalefete verdikleri destek ikna edici değildir.
Doğrusu, bu cephenin karşısında AK Parti ve MHP tabanın ortak bir duruşu var. Bu duruş yerli ve millidir. Yabancı ellerin kontrolündeki bir şer ittifakına karşı Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sahip çıkılmaktadır.
Şer cephesinin değirmenine su taşıyanlar nasıl AK Parti’de etkisiz kaldılarsa, MHP’de de tasfiyeye uğrayacaklardır.
Mesele Erdoğan, Bahçeli meselesi değil, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi meselesidir...