Yazının özetini baştan söyleyeyim;
“AK Parti-MHP görüşmeleri aslında AK Parti-Bahçeli görüşmesiydi. Zira MHP koalisyonu yarın kuracak kadar hazırdı. Ancak Bahçeli izin vermedi.”
Bu sadece AK Partililerin değil, MHP’lilerin de yorumu.
Açalım;
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin görüşmesi iki saati aşınca ‘koalisyon mu’ heyecanı yaşandı.
Görüşme sonucunu bekleyen AK Partililer de Başbakan’ın bütün samimiyetiyle, işin ‘olurunu’ düşünerek Bahçeli’ye koalisyon konusunu da açacağını söylüyordu. ‘Uzlaşmış’ olabilirler miydi?
Toplantı 1+1 yapılmıştı, yani liderlerin yanında, iki partinin koalisyon heyetlerinin sözcüleri de vardı. Görüşme uzayınca, AK Partililer, Faruk Çelik’in MHP’li koalisyon için çabasına işaret ederek “Toplantı 1+1 değil 3+1 yapılıyor” esprileri de yaptı.
İşin ‘olur’unu, AK Parti’nin MHP heyetinden bir isme sordum.
Dedi ki; “Aslında AK Parti ve MHP tabanlarında iki partinin koalisyonuna tepki gösteren yok. CHP için durum böyle değildi. CHP tabanında da AK Parti tabanında da koalisyona tepki vardı. Ayrıca MHP yönetiminde kimse bir koalisyona ‘kaza yaptıracak’ hiçbir senaryoyu dillendirmedi. Aksine, bürokraside, özellikle yargı ve güvenlikte zaten bir tür ‘koalisyon’ halindeyiz ve gayet de iyi gidiyor diyorlar.”
Peki Bahçeli’nin 4 şartı?
“MHP’liler o şartların aşılamaz duvar olmadığı görüşünde. Anayasanın ilk 4 maddesinin değişmesi zaten gündemde değil. Çözüm süreci zaten buzdolabında, ileride başka bir hükümet gelir indirir, indirmez. Ona olası bir koalisyon hükümeti zaten karar veremez. Dört eski bakanın yeniden yargılanması da bir hükümet meselesi değil, parlamento çoğunluğu meselesi. İsteyen önerge verir, biz desteklemeyiz, sonuç milletvekillerinin kararına bağlı. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri de anayasayla belirlenmiş. Bu konuda da ‘devlet adabı’ tutumu takınır MHP. Görüşler böyleydi.”
O halde ‘sorun’ Bahçeli mi?
“Onu söylememek için bile elimizde veri var. Yani Bahçeli’nin en yakınındakilerden, ‘Aslında sizinle koalisyon kursak hiçbir sorun yaşamayız’ sözünü defalarca duyduk. Uzlaşamayacağımız hiçbir politika yok diyorlar.”
AK Parti’nin MHP ile görüşme heyetindeki milletvekili, bütün bu verilerin ‘olumlu sonuç çıkabilir’ beklentisini güçlendirdiğini söylüyordu görüşme sürerken.
Görüşme bittiğinde, Başbakan Davutoğlu TBMM’deki odasına geldi. O sırada koridorda Faruk Çelik’le karşılaştım. “Olumlu mu, olumsuz mu” diye sordum, iki elini yana açtı. Bu “Olumsuz” demekti. Peki ikinci bir görüşme olur muydu? Bu kez net cevapladı, “Hayır!”
Bahçeli, hiçbir öneriye ‘evet’ cevabı vermemişti.
“Sayın Başbakan birazdan açıklama yapacak” diyerek Başbakan’ın odasına yöneldi.
Bu, “Konuşmamız off the record” demekti...
Günün sorusu ‘şimdi ne olacak’?
Bunu da Başbakan’ın açıklamasından sonra AK Parti grup yönetiminden bir isme sordum.
Cevabı “Beştepe karar verecek” oldu.
Bu, Cumhurbaşkanı’nın seçim hükümeti kurması anlamına geliyor.
Arada bir aşama olabilir miydi?
“Belki, ama şimdilik bir şey yok, konuşacağız.”
Örneğin, AK Parti’nin TBMM’yi seçim kararı almak üzere olağanüstü toplantıya çağırıp, Ekim sonu Kasım başı bir erken seçim önergesi vermesi ve milletvekillerinin onayına sunması düşünülüyor muydu? Böylece MHP, erken seçime destek vermeyeceğini açıklayan HDP ile aynı safta oy kullanmayacağına göre erken seçim kararına destek verebilirdi.
Cevaptan anladığım, Bahçeli ile böyle bir ‘son dakika uzlaşması’ için de karar alınmamıştı.
Karadeniz’de denize çıkan iki balıkçının tartışmaya tutuşup elleri boş dönmesini anlatan bir hikaye vardır; şöyle biter: “Balık tutamadık ama birbirimizi gayet iyi tanıdık!”
Belki hükümet kuramadılar, bir erken seçime de destek alamadılar ama Bahçeli’yi gayet iyi tanıdılar...